31.12.2012

Yeni Yılınız Kutlu Olsun...

Ee artık bir yılı deviriyoruz. Koskoca 365 gün 6 saat geçti. (küsürleri söylemiyorum) Ömrün bir yılı geçti. Ömrümüzden bir ömür daha gitti. Belki çok güldük, belki çok ağladık. İstediklerimizi elde ettik, belkide edemedik. Ne yapmaya çalıştıysak yapmaya çalıştığımızla geçti bu ömür.

21.12.2012

Kısa Dipnot-14: Doğru mu? Yanlış mı?

Hayatımızın her aşamasında olan ilk önce iş  hayatımıza, sonra evimize daha sonrada yatak odamıza kadar giren teknolojiyi ne kadar tanıyoruz! Genelde her şeyi bildiğini sanan insanlara "ukala/çok bilmiş" deriz ya teknoloji konusunda da aslında hepimiz birer "ukalayız". İnsanlığın gelişiminin olduğu her dönemde popülaritesi olan farklı farklı durumlar oldu. Bu da o dönemin belli bir rasyonellikte popüler kültürünü oluşturdu.

14.12.2012

İnsan İçi Yansıma

Hayat hep birileri için engellerle dolu. Belirli bir dönemde, belirli bir zaman dilimi içinde o engeller yüzünü gösterir. Ya doğuştan olur bu engeller ya da sonradan. Zamanla alışır durumuna insan denen yaratık, alışmasa da alıştığını zanneder dört tarafı engellerle çevrili bu acımasız dünyada. Eğer bugün kabullenmezse, yarın olacaklar bugününkinden daha ağır gelir insan için.

8.12.2012

Kısa Dipnot-13: Global Köy

1967'de Marshall Mcluhan tarafından söylenen "Global Köy" kavramı artık günümüzde dünyası için geçerli olmaya başladı. İnsanlar çağ atladıkça, atılımlar yapmaya başlıyor, yaptığı her atılımda yeni bir şey geliştiriyor. Geliştiriminin bir sonucu olarakta hem teorik hem de pratik olarak bir takım yenilikler, bir takım icatlar meydana getiriyor. Bu bağlamda insanlığın en yakın atılımı ise "internet" oldu.

24.11.2012

Reklam Yap İzi Kalsın-2

Reklam son dönemin sosyal kültür araçlarından biri haline gelmiş durumda. Artık reklam yapılmayan,reklamı sunulmayan ürün kalmadı diyebiliriz. Geçen hafta bu konu hakkında giriş niteliği taşıyan "Reklam Yap İzi Kalsın" yazısını yazmıştım. Şimdi ise bu konuyu biraz daha genişleten bir yazıyla karşınızdayım.

Başta da söylediğim gibi günümüzün sosyal kültür araçlarından biri haline dönüştü "reklam". Popüler kültürün yanında getirdiği bir araç oldu. Ve günümüzün kullanımı en çok yapılan, ihtiyaç duyulan, olmazsa olmaz bir aracı haline geldi. Günümüzde kullanımı öyle bir haldeki sağa dönsek reklam sola dönsek reklam. Nereye bakarsan bak "o" yani. Bir nevi sevgilimiz oldu.

18.11.2012

Reklam Yap İzi Kalsın

Reklamlar artık günümüz dünyasında hayatımızın bir parçası haline dönüşmüş bir "bilinç altı yerleştirme programı"dır. Çok kapsamlı şekilde yapılan araştırmalar sonucu piyasaya sürülen bir ortak yapım çalışmasıdırlar. Şekil, tür bakımından farklı zaman ve hallerde karşımıza çıkmaktadırlar. Uygulama alanının geniş olması ve temel amacının "müşteri memnuniyeti" olması onun iyi bir uygulama olduğunu göstermeye çalışsa da esas içeriğinde kötülükler barındırdığını söyleyebiliriz.

10.11.2012

Ne Düşündün,Ne Oldu!

İnsanların düşündükleriyle yaptıkları hiçbir zaman bir olmuyor. Bu hayatta ne yaparsa yapsın bunun değişmez bir gerçek olduğu hiçbir zaman inkar edilemez. Hayatın akışının saniyelerle değiştiği, bir insanın ölümünün saniyelere bağlı olduğunu düşünmek bu gerçeğin bir gerekçesi olabilir belki. Düşünceler sadece o anda verilen kararlardır, fakat o anda verdiğin karar saniyeler değiştiği için zaman aşımına uğramaktadır.

6.11.2012

Dünya Görüşü (Sınıflandırma)

Sınıflandırma hayatımızın her aşamasında karşımıza çıkan bir ihtiyaçtır. Bir olguyu,görüşü daha anlaşılır, akılda kalıcı kılmak için sınıflandırma yaparız. Sınıflandırma yaparken her insanın kendine göre belirli ölçütleri vardır.Bunlar renk,cins,tür,kavram olarak ayrılabilir. Çok sevdiğimiz bir şey en öne atarken çok sevdiğimiz bir şeyi en arkaya iteleyebiliriz. Sınıflandırmanın en temel unsuru ise "değer ölçütleridir" başka bir tanımla "insanın değer yargılarıdır"  Bu insandan insana göre değişir.

29.10.2012

Kısa Dipnot-12: Padişahım Çok Yaşa!

Kendini tart, bak ne haldesin. Bak ne haldeler, ne yapıyorlar ya da yapmıyorlar. Eziyorlar mı, çiziyorlar mı, boyuyorlar mı? Körü körüne bağlanma, bağlanırsan kaybedersin. Körü körüne sevme, seversen ezilirsin. Hep alttan alırsın, ama hep alınırsın. Hep itilirsin, hiçbir zaman itemezsin. Hor görülürsün, hor göremezsin.

26.10.2012

Çin Malı Düşünceler

Hep gerçekleştiremediğin hayal evreninde yaşıyorsun. Hep kuruyorsun ama gerçekleştiremiyorsun. Fedakarlık yapıyorsun, ama bir arpa boyu yol gidemiyorsun. İstiyorsun, düşlüyorsun, "bir benim olsan neler yaparım onun için" diyorsun. Bazen miden bulanıyor, hatta uzun süre geçmediği de oluyor. Sürekli tekrar ettiriyor kendini. Günlerce uykusuz kalıyorsun, düşlüyorsun çünkü. Uyuduğunu sanıyorsun ama aslında uyumuyorsun çünkü uyurken bile onunla boğuşuyorsun.

25.10.2012

Kısa Dipnot-11: Ata(mı?)sözü

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın", atasözleri her zaman söylenen kulağa hoş gelen, söyleyeni belli olmayan(anonim) bir çeşit tarihi eserlerdir. İçeriği düşüldüğü zaman çoğu kez bir ders verme, bir durumu açıklamak için kullanılan sözlerdir. Belki söylediğin gün ilerisi düşünülerek söylenmeyen ama dilden dile dolaştığı ve sürekli benzer örneklerin tekerrür etmesinden dolayı söylenme ihtiyacı duyulan sözlerdir.

20.10.2012

Kısa Dipnot-10: Robot

Bazı insanlara manzarası kötü geliyor bu hayatın. O sandalyesini alıp, çayıyla beraber karşısına geçip izleyebileceği manzaralara layık göremiyor bu hayatı. Sürekli bir yerinden, bir noktasından şikayet ediyor. Hep bir sıkıntı olduğunu düşünmek genlerine işlemiş sanki. Duyumsama, anımsama ve özümseme duygularını kaybetmiş bu hayatta. Şikayet genlerinin ona emrettiği bir bilgi kırıntısı olarak kalmış. Bakış açısı tek bir noktaya odaklanmış ve hiç bir şekilde değişmeyecek şekilde, eski kafa zihniyeti şeklinde kalıplaşmış.

13.10.2012

Kendini Dinle

Hep düşünürsün ben bu hayatın neresindeyim? Hep konuşursun kendinle bu hayatın parçası mıyım? Hep söylersin kendine lanet olası hayat? Hep istersin diğerleri gibi olmayı,onlar gibi yazmayı,düşünmeyi, konuşmayı, aşık olmayı belki de ölmeyi.İnsan ömrünün belli bir bölümünü (bana göre %10-%15 lik) bu tarz düşünceler oluşturuyor. Çelişkilere dayalı umutsuz soru kalıpları. Mutlu olduğunda bu sorularla karşılaşmıyor ama ömrünün sonbaharını yaşadığı dönemlerde hep bu ve bunun gibi soruları kendine soruyor. Belki tek amacı var bunda "kendini hiç etmek" ya da "yok saymak". Aynaya baktığında gördüğü et parçasını 8 milyarlık nüfus içinde görmüyor. Bunu da "bunalım"la, "depresyon"la  açıklıyor saygı değer okumuş abiler,ablalar,amcalar...

7.10.2012

Boş Hedef Hoş Hedef

"Derslerine çalışırsan sana şunu alıcam" diye başlanır çocuk kandırma eylemeleri. Hedefler yüksek tutulur, amaçlar dar kalıplar içine sığdırılmıştır. Görünürdeki amaç çocuğu iyi bir hedef yönlendirmektir. O yüzdendir ki verilen teklifin değeri de büyüktür. Çocukta gelen bu teklifi hiç bir zaman geri çevirmez ve daha önce çalışmadığı kadar ders çalışır. Bir değişim timsali olur. O güne kadar hep arkadaşlarıyla sokakta vakit geçiren çocuk artık eve kapanır az ya da çok ama iradeli bir şekilde hedefe kitlenir ve onun doğrultusunda çalışır. Düzensiz bir insan olan elemanımız birden düzene girer.

5.10.2012

Al Senin Olsun

İki kişinin birbiri arasındaki etkileşim sonucu oluşan olaya halk dilinde "aşk" denir. Bunun sonucunda bu iki elemanın birbiriyle vakit geçirmelerine ya da birbirlerine zaman ayırmalarına "birliktelik"  ya da "flört" denir. Tanımlama yaptığımızda bir erkek-kadın arasındaki olaylar dizisinin başlangıcını  "aşk" ve "birliktelik" oluşturur. Hep iyi niyetle başlanan ve çoğu kez bir tarafın ya da iki tarafın fedakarlık gösterdiği o kalıpsal ilişki. Zamanla yaşlanan ilişki bir ötelemenin ya da değersizleştirilmiş duygular zincirinin esiri olur.

30.09.2012

Hayat Denen Bilmece-Bulmaca

Hayat başı sonu belli olmayan ve herkesçe ortak bir adı konulmamış büyük bir boşluk. Belki de insanların çalışması için oluşturulmuş tek ve yegane şirket. Her dünyaya gelen insan bu şirkette bir çalışan olabilmek için iş başvurusunu yapar. İnsanların çalışabileceği tek şirket olması dolayısıyla başvuran kişiler bütün insanlardır. Yani 8 milyar ama işe alınacak insan sayısı sen de 4 milyar ben diyim 2 milyar. Geri kalan 4 ile 6 milyar arasındaki insanlar peki ne olacak?

28.09.2012

Kısa Dipnot-9: Ben Dili...

Hayatımızda her zaman bizim istediğimizin olmasını isteriz. Diğerlerinin ne düşündüğü önemsizdir. Çünkü onlar sadece etrafımızın süsü ya da bizim yaşamamıza yarayan araçtan öteye gidememiştir. Küçümseriz bu yüzden, onları insan olarak görmeyiz. Krallaştırdığımız düşüncelerimize onları esir ederiz. Sürekli bize hizmet etmelerini isteriz. Hep baskın olmayı isteriz. Onlar yapar biz sahipleniriz.

23.09.2012

Sevmek Acıtır

Hayatın normal seyrinde giderken ansızın çıkar karşına. "Hayır,olmaz" diyemezsin. Beyninle kalbin farklı çalışır o andan itibaren. Kalbin ilk gördüğün görüntüyü dayatır hayal evrenine. Beyninse unutturmaya çalışır o silüeti. İlk her zaman önemlidir sevme olayında. Hatta gördüğün ilk dakika. Çünkü gördüğün anda saplanan ok, zehrini vücuduna işlemeye başlamıştır. Bazen ağlayacak gibi olursun. "Gördün ama bir şey söyleyemedin" diye. Zehir derinlere indikçe kalbin daha farklı çalışmaya başlar. Artık onu düşünürsün ve etraf flulaşır.

12.09.2012

Kısa Dipnot-8: Kalbimin Derinlikleri

Hiç yeri ve zamanı yokken birinin hayatına girmek. Onun hayatının bir parçası olmaya çalışmak. Hem kendin,hem o olmak. Belki biraz kendi hayatından çalmak,birazda ondan... Yapmacıklıktan uzak gerçekliği bulmak. Yalanları kapının dışında bırakmak,gerçek insan siluetine girmek. Hayatında bir gün olsun insan olduğunu anlamak. "Neden?" dediğinde biri sana, "görmüyor musun işte neden diyebildiğin biri".

4.09.2012

Kısa Dipnot-7: Elden Gitti

İnsanlar düşünebilen varlıktır. Bu özelliği sayesinde diğer varlıklar arasından sıyrılır. Bir merkezi birimi olan ve bu birimden yönetilen bir varlıktır. Hatta bu merkezi birim yüzünden diğer insanlara zarar veren onları yaşamlarından alıkoyan bir varlıktır. Kainattaki yaşamı boyunca insanın doğruları kadar yanlışları da olur. Bu yanlışlar sonucunda kendisine zarar verebileceği gibi başka insanlara da zarar verir.

25.08.2012

İnsan Hayatı

Ortalama 80 yıllık bir ömrün vardır. Dünyaya geldiğin andan itibaren başlarsın bilmediğin şeylerin peşinde koşmaya. Yapmak istediğin sadece nefes almak. Yapmak istediğin sadece az biraz karın doyurmak. Yapmak istediğin sadece kafana uyan birini sevmek. Yapmak istediklerin çok basittir. Ama sözde. Yarışa girdiğinden itibaren karşına çıkar rakiplerin. Onlarda senle aynı şeyi yapmak istiyorlardır. Kaybeden kendi duygularına yenik düşendir. Kaybetme cümlesi de: "Ulan ne haliniz varsa görün" dür.

22.08.2012

Kısa Dipnot-6: Platonik

Sevmenin en acı olan türü platonik olanıdır. Diğer bir tanımla tek taraflı fantastik düşünce olanı. Bir anda çıkar  karşına hiç anlamadan dinlemeden. Hiç soramaz sana "girebilir miyim kalbinizden içeri?". Patavatsızca açar kapıyı ve içeri girer. An itibariyle kendini birine ait hissedersin, o güne kadar bilmediğin görmediğin şeyleri keşfedersin.

18.08.2012

Kısa Dipnot-5: Delinin Biri...

Neşeli günler filminde, Şener Şen'in Vecihi karakterinin kız istemeye gittiğinde evin sert babası Münir Özkul, "Bu adam beni deli edecek" dediğinde,Vecihi "Efenim,deli dediniz de aklıma bir deli fıkrası geldi" demesi ve akabinde "delinin biri bir gün" ve girdiği kahkahayı hepimiz hatırlarız. Bu sahne benim "kral sahne" diyebileceğim sahnelerdendir.Her, Neşeli Günler filmin gördüğümde ya da bir şekilde konuşması geçtiğinde bu sahneyi hatırlarım. Burada "delinin biri" insan tipleri günümüzde çokça rastlanan insan tipidir.

15.08.2012

Farklı Dönemlerin İnsanları

İnsanın birgünü birgününü tutmaz. Bu sözü çok kullanırım. Belki etkisinde saçma olduğundan, belki de her gün bir önceki günle,günümü sorgulamaktandır. Aslında bakılıdığın bazı günler birbirine benzer ama sonra detaylı incelediğin "aa ben önceki günden farklı şunu yaptım" dersin. Çünkü dakikaların ve saniyelerin ne getireceğini ya da ne götüreceğini bilemezsin.

10.08.2012

İnsanlar Alemi

İnsan dünyada tek başına kalsa kendisiyle savaşır. Bu söz herhalde kimse tarafından inkar edilmeyecek bir gerçektir. Her insan dünyaya gelirken farklı kodlarla gelir. Farklı bir yaratılış ürünüdür. Doğruları farklıdır. Yapmak istediği şeyler farklıdır. Hani kısaca buna "her insanın zevkleri ve renkleri farklıdır"diyebiliriz. Ama insanlar arasında tek bir ortak nokta vardır, "savaş".

5.08.2012

A.B.M.O.

Ne kadar büyürse büyüsün,ne yaparsa yapsın çocuk çocuktur. Bir anne için vazgeçilmez bir düşüncedir bu. 9 ay karnında taşımıştır onu ve bu düşüncesinde haklıdır. Yememiş yedirmiş,giymemiş gidirmiştir. Kendisini değil, hep onu düşünmüştür. Çoğu geceler uykusuz kalmış ama yılmamış büyütmüştür çocuğunu. Bazı ihtiyaçlardan kısmış,onun harcamalarına ya da onun mutluluğuna kaynak hazırlamıştır. Onunla ağlamış,onunla gülmüştür.

1.08.2012

Kısa Dipnot-4: Önyargı

Önyargılar insanlar arasında uçurumu arttıran en temel unsurdur. Birisi hakkında doğru yada yanlış olarak belirtilen kesin yargılar diyebiliriz. İnsanlık tarihinin gelişimi arttıkça, etkisi iyiden iyiye hissediren bir olgu "önyargı". Bir kavga,kırgınlık,kızgınlık gibi sonuçların yanında insanlar arasında geri dönüşümü olmayan çatışmalara yol açar. İnsanları birbirinden uzaklaştırır ve onların kalbine kötülük/nefret tohumu eker.

30.07.2012

Kısa Dipnot-3 : Özgürlük

Özgürlük, insanın herşeyi dilediğince yapabildiği,sınırlarını kendi koyduğu,belli belirsiz yaşam süreci. Her insan dünyaya belli bir özgürlükte doğar. Bilinçsizliğinin özgürlüğüdür. Hiç birşeye karışmadan belli bir yaşa kadar ona bakanlarla özgürlüğünü devam ettirir. Tabi buradaki özgürlük yaşamın sıkıntılarının olmadığı saf özgürlük.(Buna özgürlük diyemeyiz. Ama tabi içinde rahatlık olduğu için özgürlük saydım.) Dünyayı anlamaya başladığından itibaren kafasının içini kemiren "yaşam" serüveninin derinliklerini keşfetme arzusu vardır.

29.07.2012

Kısa Dipnot-2: Hazır Zihniyet

Eskiler oturan bir çocuk gördüklerinde, "ben senin yaşındayken" diye başlar anılarını anlatmaya. Binbir zorluklar,iş,okuma,çalışma gibi olaylar sıralanır. Kendi geçmişini orda oturanın o anki durumuyla iğneyleyici bir şekilde karşılaştırmaya çalışır. Karşılaştırmanın iğneleyici olamasının tek sebebi karşısındakine ders vermektir. Onun şuanki rahatlığına göndermedir. Aslında ikisinin arasındaki tek şey "şartlar"dır. İnsanlar kendisini ancak yaşadığı çağın insanlarıyla karşılaştırma yapmalıdır. Çünkü o dönemin şartları ile günümüz ya da geleceğin şartları bir değildir.

25.07.2012

Kısa Dipnot...

Günümüzde bağımlılık haline gelen bir internet fenomenliği başladı. Ve bunun adına sosyal medya dendi. Farklı türlerde açılan veri tabanları ve bunların oluşturduğu geniş ağ katmanları insanları birbirine bağladı. İlk başta olumlu gibi görünen bu ağ aslında insanlığa en büyük zarar veren unsurlarun başında gelmekte. Çünkü "saplantı" kelimesi söylediğinde buna sosyal medyayı yada internet ortamında sosyal adıyla anılana yerleri söylemek hiçte yanlış olmaz.

23.07.2012

Müzik

İnsanlar hangi tür müzik dinlerse dinlesin aslında almak istediği haz aynıdır. Bunu genelde "zevklerle renkler farklıdır" şeklinde açıklarlar. Evet bu doğru. Müzik dinlemenin en temel amacı kendini iyi hissetme,sıkıntıdan uzaklaşma ya da tam tersi bunalıma girme,hayattan kopma,psikolojinin içine etmedir. Bu anlamları yüklemek için pop,rock,arbesk ne tür varsa ve kendine hangisini ait hissederse onu dinler.Bir nevi arınma duygusunu yaşar. Tabi bu arınma pozitifte olabilir negatifte.

21.07.2012

Dünya Malı Dünyada Kalır...

Dünya malı dünyada kalır, ama dünyadaki insanlar öyle düşünmezlar. Onlar o mallara taparlar. Kişisel giderlerin dışında,elde etme eylemi arttıkça insan daha da açlaşır. Güç denen kavram zamanla zihninde canlanır. Paylaşımcılık eylemi kendini yok eder. Ve egolar devreye gider. Egoların girmesiyle "rakipleri yok et", "onların elindekileri al"gibi düşünceler ortaya çıkar. Herhalde bunun sonucuda tekelleşme olur.

19.07.2012

Ruh=>Beden,Beden=>Ruh

Çok yaşamışızdır karşımızdakinin bize ezici,umursamaz tavırlarla baktığını ya da bizim öyle sandığımızı. Belkide "karşındakiyle empati kur" denildiğinde yaptığımız ilk şeydir. Onun yerine kendimizi koyduğumuzda, karşısında gördüğü biz hep aşağılanan,hakkında kötü düşünülen bir hal ve tavır içerisinde olmuşuzdur. Belki de toplumdan dışlanmışlığın verdiği duygudan kaynaklanan bir şey olabilir.

Değer

İnsanlara özgü müdür yoksa sadece Türklerin kendine has özelliklerinden midir bilmem son gün son dakikada hatırlamak ve kıymete değere binmek. O ana kadar hiç görülmeyen,hissedilmeyen,unutulan değerler bir anda parlar ve ayrılamaz bütüne dönüştürülür. Ama o andan öncesi vardır. Dışlamış,unutulmuş,bir paçavra gibi kenara atılmış... Bazılarının nedeni vurdumduymazlıktan,bazılarının nedeni ise unutkanlıktan ama burada tek ortak payda unutulan şeyin yarın bir gün hatırlanılacak, uzun veya kısa süre unutulmayacak bir şey olduğudur.

18.07.2012

Bir Zamanlar...-1

Bilgisayarın favori olmadığı yıllarda çocukların tek eğlencesiydi sokaklar. Anneden zar zor alınan izinler ve hemen kaçılan sokaklar. Anne izin vermediği zamanda bir takım kaçış planları yapılır, anne bir işe dalmışken aradan sıvışılıp kaçılırdı. Bütün gün okulda durmanın getirdiği sıkıcılığın,stresin,zihinsel yorgunluğun tek deşarj kaynağıydı. Okulun bitiş zilinin çalması beklenir, zil çalmasına 5-6 dakika kala sıranın üstündeki defter-kitap çantaya yığılır ve zil çalınca hocanın "çıkabilirsiniz" sözünü duyar duymaz, atlet edasıyla kapıdan çıkılırdı. Hatta çoğu kez hocanın "çıkabilirsiniz" kelimesinin  "çıka" dedikten sonra cümlesini tamamlamadan çıkılırdı.

Beni Ben Yapan Bendeki "Benlik"tir

İnsanların sıkıştıkları zaman pas attıkları kelimeler vardır. Bunlar genelde çok çok akıcı geçen bir konuşmada bir anda duraksamanın sonucunda ortaya çıkarlar. Ya da heyecanı bastırmak amacıyla yardıma koşan altın kelimelerdir. Tabi bu "altın","kurtarıcı" olma özelliği söyleyen kişiye göredir. Çünkü karşında bu kelimeye maruz kalan insan gelende içerisinde fırtınalar koparır. Karşısındaki insanı bir an önce "boğma,yere yatırıp üzerinde tepinme" isteği duyar. Buna hak vermemek elde değil. Hayatta herkes buna maruz kalmış ve birilerini maruz bırakmıştır. Yapmadım diyen bile hayatında en az bir kere bu hastalığa yakalanmıştır. Sadece onla anılmak istememek için öyle söyler.
-Kim ben! Ben gayet akıcı ve takılmadan konuşurum.

Bir Garip Hikaye-2

Çocuk artık içindekileri açmak zorundaydı. Çünkü artık geceleri arkadaşça konuşmak zor geliyordu. Sevgisini her konuştuğunda biraz daha belli etmeye çalışıyor,oradan buradan onun hakkında öğrendiklerini onu etkileyecek biçime sokarak ona yansıtıyor. Bir gece gene sabahlıyorlardı. Kız artık ondan rahatsız değildi,kendisine alışmıştı. Önceleri msn ye girdiğinde hep onunla konuşmaya çalışan kendisiyken artık kızda aralarda geri dönüş yapıyordu.

Bir Garip Hikaye-1

Aşkı ilk kez onla tanımıştı. Sevmeyi,sevilmeyi tatmıştı. Belki de onsuz olamam, onsuz yapamam diye düşünürdü.Çoğu kez değdiğine inanmış, taviz vermeyeceği değerlerini hiçe saymıştı. Çünkü hayatta aradığı tek şey olan mutluluğun onda olacağına inanıyordu. Her gün kendisine "neden dünyaya geldim" şeklinde sorular sormaktan bıkmıştı artık. Ve tam hayatının bittiğini,sürdürülemeyeceğini anladığı günlerde o karşısına çıkmıştı. Bakmaktan gözünü alamazdı, gözünü kapadığı zaman hayali resmini görürdü.

Nerdeyim Ben?

Birbirini tanımayan,tanıdığını sanan bireyler olmaya başladık. Konuşacak konunun olmadığı herkesin bireyselleştiği bir yapıya dönüşmeye başladık. Ve bundan memnun olmamız belki de,sorunları sıralayacak olursak ilk baştaki neden olduğunu söyleyebiliriz. Gelişen,değişen ve dönüşen dünyada imkanların ve kaynakların artmasıyla insanların bunlara ulaşma kolaylığı buna en büyük nedenlerden biri belki de. Kimse okumuyor,kimse yazmıyor,kimse görmüyor...Bunun sonucunda kendisinin bir "hiçlik" boyutuna itildiğini de görmüyor.

Küreği Aldım Kazıyorum...

Yapıcı olmayan sadece kendi acısından olaylara bakıp karşısındakini yıkmaya,yermeye çalışmaya eleştiri denir. Tabi bana göre günümüzdeki tanımı.Çünkü sıkıştıkça eleştirmek,günü kurtarmak için yapılan çalışmalar dizisidir. Birisi biraz başarılı olsa basamakları çıkmaya,belli hedeflere kavuşmaya başladığı an namlu ona dönmüştür. İzleniyordur ve tehlikededir.

Hayalperest...

Gördüğümüz her şey bizi bir büyüye kaptırır. O büyünün baş kahramanı, sihri yapan olayları yönlendiren oluruz. Kimse bize karışamaz karışsa da ağzının payını alır, oturur. Genel de hep iyi karakterizdir. Çünkü aynaya baktığımızda kendimizi kötü biri olarak görmemiş, hep iyiliklerin, güzelliklerin efendisiyizdir. Hep şampiyon biziz yenilen "o" dur. İnsanlar hayal kurdukları zaman genelde mutlu olurlar. Çünkü hiç kaybetmezler. En iyi kadınlar-erkekler,iş,hayat her zaman onun olur. Kendini yüceltebildiği ve olağan dışına çıkardığı alandır hayaller. Çoğu kez hayallerinde kendi senaryosunu yazar. Baş kahramanı olduğu, oscarlık oyunculuğu, herkesin kendisini hayran olduğu o müthiş film.

Ummadık Taş Baş Yarar...

Bir yandan ceplerini karıştırıyor,bir yandan da reyonları geziyor, almak istediği ürünü arıyordu. Ne zamandır almak istiyordu ancak "buna bu kadar para verilemez" deyip, kendi kendine veryansın ediyordu. Belki de haklıydı. Haftaya başlarken "bu hafta benim için lütfen iyi bir hafta olsun" diye dua edip  iyilik duası yapmıştı sanki.İşten çıktığı bir akşam gördüğü ürün kataloğunda istediği ürünün %50 indirimli olduğunu görmüş. Ertesi gün işten izin alıp akşam erken çıkmıştı. Belki ürün kapış kapış gider diye.

Yalan mı? Gerçek mi?

Ah kadınlar bizi bizden alırlar, bizi bize satarlar. Büyük bir tutkunun esareti sonucu kendisine bağladığı, oyuncak gibi oynattığı beyefendiyi, evlenene kadar idare eder. Aslında en iyi kadın oyuncudur. Çünkü kendisi hakkındaki detaylar gizlidir. Bir sandığa kapamış,kilitlemiş ve anahtarını  kimsenin bulamayacağı bir yere koymuştur.
İlişkinin ilk yılları inanılmaz geçer, hatta o kadar inanılmazdır ki erkek şaşkındır. Ya karşındaki insan değil ya da kendisi bu güne kadar insan görmemiştir. Bir meleğin kollarındadır. Ama unutmuştur, "şeytan  da bir melektir".

Bir Yalnızlık Hikayesi...

Yalnızlığın intikamıydı yüzündeki pişmanlık. Vazgeçmiş,itilmiş ve bir o kadar da yorulmuştu. Her gün aynı şeyleri yapıyor, aynı olaylara gülüyordu. Hatta aynı saatte tuvalete gidiyordu. Hayat bir bakıma onu kuklası yapmış, esareti altına almıştı. Bir zamanlar mutlu ya da mutsuz olduğunu unutmuş kendini bir şeylerden soyutlamıştı.Sanki belli bir süreden sonra ne yaşlanıyor ne de gençleşiyordu.Yaşamıyor gibiydi.  

Nerede O Eski Günler...

Fotoğraf bakmak,insanı hüzünlendiren,ders veren bir o kadarda düşündüren bir eylem. Ne ararken, ne bulursun! İlk okul aşkı, sevmediği arkadaşı, sevdiği ama belli bir süre sonra tartıştığı arkadaşı, ailesini , kaybettiklerini ... Ruhu bulandırır ama gerçekleri gösterir  fotoğraflar . Bir anın dondurulması, hayatın bir saniyesi ya da bilmem kaçta kaçı elinizdedir. Bazen neden çektiğinizi hatırlamadığınız olur ama genede atmamış,yırtmamış saklamışsınızdır. 
Profesyonel anlamda bakmadan yapılabilecek bir eylemdir ki profesyonel anlamda bakanlar genelde sektördedir.Yani işidir.

Ritim

Hayatta bazı şeyler bir ritim oluşturma veya bir şeye kendimizi adapte etme arzusuyla doğar. Bir olay karşısında kendimizi uzaklaştırmak isterken yada olaya hazırlarken o aracı kullanırız. Ama aslıdan kullandığımız araçlar elde etme yollarından biri veya birileridir. Bir yere gidilecektir, gidilecek yere birden fazla ulaşım yolu vardır. Bizde hangi yolu iyi biliyorsak o yolu seçeriz. 
Başta ritim duygusundan bahsetmiştim. İnsanlar duygusal anılarını canlandırmak için resim,müzik,fotoğraf,film gibi araçları kullanırlar. Bu araçlarla ruhunun derinliklerine inerler. Baktığımız zaman aslında hepsi birbirinin içindedir ama bunları tek tek ya da birlikte kullanırlar.

Bir Çocuğun Gözüyle...

Yağmurlu bir gündü. Camdan dışarıya bakıyor,damlaların camlara,evlerin çatılarına düşerken attıkları çığlıkları izliyordum. Bir taraftan korkuyor bir yandan da izlemeye devam ediyordum. Sanki birisi kalplerini kırmış onlarda bunun intikamını almaya gelmiş gibiydiler. Damlalar zamanla şiddetini arttırıyor ve çığlıklar boğucu derecede insanı rahatsız ediyordu. Düne kadar dolu olan sokaklar şimdi bomboş, yağmur sularının esareti altına girmişti. Üç beş kişi cesaretini kullanıp dışarı çıkmış, bu yağmur sularına meydan okurcasına, yolda yürüyordu.

Şey...

İnsanlar da kabızlığın başlangıcıdır "şey". Öyle dönemde gelir ki sıkışırsın sıkışırsın  ama bir türlü çıkaramazsın. Çıkmaya da pek niyeti yoktur. Zorlarsın olmaz. Güzellikle yapmaya çalışırsın olmaz. Olmayınca olmuyor... O yüzden insanın en kötü rahatsızlığıdır. Doktorluk tedavisi de yoktur aslında. Çünkü tarif edilmesi güç bir his, yaşanılması ve kavranılması zor bir davranıştır "şey".

Yaz-Çiz-Karala

Yazıyı yazmaya karar verdiğimde aslında kafamda bir başlık vardı. Zaten başlık olmasa yazıyı nasıl yazıcaz.Yazıyı yazmaya başladıkça fikirler değişti. O başlığı bu yazıya koysam "Ne alaka" demek yanlış olmazdı.Yazmadan önceki planımdan şaşmamla da alakalı olabilir.Genelde ilk önce yazıyı yazın sonra,yazdığınızı okuyun, en sonunda ona göre başlık atın derlerdi hocalarımız. O müthiş kompozisyon sınavlarında.

Reklam