30.07.2012

Kısa Dipnot-3 : Özgürlük

Özgürlük, insanın herşeyi dilediğince yapabildiği,sınırlarını kendi koyduğu,belli belirsiz yaşam süreci. Her insan dünyaya belli bir özgürlükte doğar. Bilinçsizliğinin özgürlüğüdür. Hiç birşeye karışmadan belli bir yaşa kadar ona bakanlarla özgürlüğünü devam ettirir. Tabi buradaki özgürlük yaşamın sıkıntılarının olmadığı saf özgürlük.(Buna özgürlük diyemeyiz. Ama tabi içinde rahatlık olduğu için özgürlük saydım.) Dünyayı anlamaya başladığından itibaren kafasının içini kemiren "yaşam" serüveninin derinliklerini keşfetme arzusu vardır.

29.07.2012

Kısa Dipnot-2: Hazır Zihniyet

Eskiler oturan bir çocuk gördüklerinde, "ben senin yaşındayken" diye başlar anılarını anlatmaya. Binbir zorluklar,iş,okuma,çalışma gibi olaylar sıralanır. Kendi geçmişini orda oturanın o anki durumuyla iğneyleyici bir şekilde karşılaştırmaya çalışır. Karşılaştırmanın iğneleyici olamasının tek sebebi karşısındakine ders vermektir. Onun şuanki rahatlığına göndermedir. Aslında ikisinin arasındaki tek şey "şartlar"dır. İnsanlar kendisini ancak yaşadığı çağın insanlarıyla karşılaştırma yapmalıdır. Çünkü o dönemin şartları ile günümüz ya da geleceğin şartları bir değildir.

25.07.2012

Kısa Dipnot...

Günümüzde bağımlılık haline gelen bir internet fenomenliği başladı. Ve bunun adına sosyal medya dendi. Farklı türlerde açılan veri tabanları ve bunların oluşturduğu geniş ağ katmanları insanları birbirine bağladı. İlk başta olumlu gibi görünen bu ağ aslında insanlığa en büyük zarar veren unsurlarun başında gelmekte. Çünkü "saplantı" kelimesi söylediğinde buna sosyal medyayı yada internet ortamında sosyal adıyla anılana yerleri söylemek hiçte yanlış olmaz.

23.07.2012

Müzik

İnsanlar hangi tür müzik dinlerse dinlesin aslında almak istediği haz aynıdır. Bunu genelde "zevklerle renkler farklıdır" şeklinde açıklarlar. Evet bu doğru. Müzik dinlemenin en temel amacı kendini iyi hissetme,sıkıntıdan uzaklaşma ya da tam tersi bunalıma girme,hayattan kopma,psikolojinin içine etmedir. Bu anlamları yüklemek için pop,rock,arbesk ne tür varsa ve kendine hangisini ait hissederse onu dinler.Bir nevi arınma duygusunu yaşar. Tabi bu arınma pozitifte olabilir negatifte.

21.07.2012

Dünya Malı Dünyada Kalır...

Dünya malı dünyada kalır, ama dünyadaki insanlar öyle düşünmezlar. Onlar o mallara taparlar. Kişisel giderlerin dışında,elde etme eylemi arttıkça insan daha da açlaşır. Güç denen kavram zamanla zihninde canlanır. Paylaşımcılık eylemi kendini yok eder. Ve egolar devreye gider. Egoların girmesiyle "rakipleri yok et", "onların elindekileri al"gibi düşünceler ortaya çıkar. Herhalde bunun sonucuda tekelleşme olur.

19.07.2012

Ruh=>Beden,Beden=>Ruh

Çok yaşamışızdır karşımızdakinin bize ezici,umursamaz tavırlarla baktığını ya da bizim öyle sandığımızı. Belkide "karşındakiyle empati kur" denildiğinde yaptığımız ilk şeydir. Onun yerine kendimizi koyduğumuzda, karşısında gördüğü biz hep aşağılanan,hakkında kötü düşünülen bir hal ve tavır içerisinde olmuşuzdur. Belki de toplumdan dışlanmışlığın verdiği duygudan kaynaklanan bir şey olabilir.

Değer

İnsanlara özgü müdür yoksa sadece Türklerin kendine has özelliklerinden midir bilmem son gün son dakikada hatırlamak ve kıymete değere binmek. O ana kadar hiç görülmeyen,hissedilmeyen,unutulan değerler bir anda parlar ve ayrılamaz bütüne dönüştürülür. Ama o andan öncesi vardır. Dışlamış,unutulmuş,bir paçavra gibi kenara atılmış... Bazılarının nedeni vurdumduymazlıktan,bazılarının nedeni ise unutkanlıktan ama burada tek ortak payda unutulan şeyin yarın bir gün hatırlanılacak, uzun veya kısa süre unutulmayacak bir şey olduğudur.

18.07.2012

Bir Zamanlar...-1

Bilgisayarın favori olmadığı yıllarda çocukların tek eğlencesiydi sokaklar. Anneden zar zor alınan izinler ve hemen kaçılan sokaklar. Anne izin vermediği zamanda bir takım kaçış planları yapılır, anne bir işe dalmışken aradan sıvışılıp kaçılırdı. Bütün gün okulda durmanın getirdiği sıkıcılığın,stresin,zihinsel yorgunluğun tek deşarj kaynağıydı. Okulun bitiş zilinin çalması beklenir, zil çalmasına 5-6 dakika kala sıranın üstündeki defter-kitap çantaya yığılır ve zil çalınca hocanın "çıkabilirsiniz" sözünü duyar duymaz, atlet edasıyla kapıdan çıkılırdı. Hatta çoğu kez hocanın "çıkabilirsiniz" kelimesinin  "çıka" dedikten sonra cümlesini tamamlamadan çıkılırdı.

Beni Ben Yapan Bendeki "Benlik"tir

İnsanların sıkıştıkları zaman pas attıkları kelimeler vardır. Bunlar genelde çok çok akıcı geçen bir konuşmada bir anda duraksamanın sonucunda ortaya çıkarlar. Ya da heyecanı bastırmak amacıyla yardıma koşan altın kelimelerdir. Tabi bu "altın","kurtarıcı" olma özelliği söyleyen kişiye göredir. Çünkü karşında bu kelimeye maruz kalan insan gelende içerisinde fırtınalar koparır. Karşısındaki insanı bir an önce "boğma,yere yatırıp üzerinde tepinme" isteği duyar. Buna hak vermemek elde değil. Hayatta herkes buna maruz kalmış ve birilerini maruz bırakmıştır. Yapmadım diyen bile hayatında en az bir kere bu hastalığa yakalanmıştır. Sadece onla anılmak istememek için öyle söyler.
-Kim ben! Ben gayet akıcı ve takılmadan konuşurum.

Bir Garip Hikaye-2

Çocuk artık içindekileri açmak zorundaydı. Çünkü artık geceleri arkadaşça konuşmak zor geliyordu. Sevgisini her konuştuğunda biraz daha belli etmeye çalışıyor,oradan buradan onun hakkında öğrendiklerini onu etkileyecek biçime sokarak ona yansıtıyor. Bir gece gene sabahlıyorlardı. Kız artık ondan rahatsız değildi,kendisine alışmıştı. Önceleri msn ye girdiğinde hep onunla konuşmaya çalışan kendisiyken artık kızda aralarda geri dönüş yapıyordu.

Bir Garip Hikaye-1

Aşkı ilk kez onla tanımıştı. Sevmeyi,sevilmeyi tatmıştı. Belki de onsuz olamam, onsuz yapamam diye düşünürdü.Çoğu kez değdiğine inanmış, taviz vermeyeceği değerlerini hiçe saymıştı. Çünkü hayatta aradığı tek şey olan mutluluğun onda olacağına inanıyordu. Her gün kendisine "neden dünyaya geldim" şeklinde sorular sormaktan bıkmıştı artık. Ve tam hayatının bittiğini,sürdürülemeyeceğini anladığı günlerde o karşısına çıkmıştı. Bakmaktan gözünü alamazdı, gözünü kapadığı zaman hayali resmini görürdü.

Nerdeyim Ben?

Birbirini tanımayan,tanıdığını sanan bireyler olmaya başladık. Konuşacak konunun olmadığı herkesin bireyselleştiği bir yapıya dönüşmeye başladık. Ve bundan memnun olmamız belki de,sorunları sıralayacak olursak ilk baştaki neden olduğunu söyleyebiliriz. Gelişen,değişen ve dönüşen dünyada imkanların ve kaynakların artmasıyla insanların bunlara ulaşma kolaylığı buna en büyük nedenlerden biri belki de. Kimse okumuyor,kimse yazmıyor,kimse görmüyor...Bunun sonucunda kendisinin bir "hiçlik" boyutuna itildiğini de görmüyor.

Küreği Aldım Kazıyorum...

Yapıcı olmayan sadece kendi acısından olaylara bakıp karşısındakini yıkmaya,yermeye çalışmaya eleştiri denir. Tabi bana göre günümüzdeki tanımı.Çünkü sıkıştıkça eleştirmek,günü kurtarmak için yapılan çalışmalar dizisidir. Birisi biraz başarılı olsa basamakları çıkmaya,belli hedeflere kavuşmaya başladığı an namlu ona dönmüştür. İzleniyordur ve tehlikededir.

Hayalperest...

Gördüğümüz her şey bizi bir büyüye kaptırır. O büyünün baş kahramanı, sihri yapan olayları yönlendiren oluruz. Kimse bize karışamaz karışsa da ağzının payını alır, oturur. Genel de hep iyi karakterizdir. Çünkü aynaya baktığımızda kendimizi kötü biri olarak görmemiş, hep iyiliklerin, güzelliklerin efendisiyizdir. Hep şampiyon biziz yenilen "o" dur. İnsanlar hayal kurdukları zaman genelde mutlu olurlar. Çünkü hiç kaybetmezler. En iyi kadınlar-erkekler,iş,hayat her zaman onun olur. Kendini yüceltebildiği ve olağan dışına çıkardığı alandır hayaller. Çoğu kez hayallerinde kendi senaryosunu yazar. Baş kahramanı olduğu, oscarlık oyunculuğu, herkesin kendisini hayran olduğu o müthiş film.

Ummadık Taş Baş Yarar...

Bir yandan ceplerini karıştırıyor,bir yandan da reyonları geziyor, almak istediği ürünü arıyordu. Ne zamandır almak istiyordu ancak "buna bu kadar para verilemez" deyip, kendi kendine veryansın ediyordu. Belki de haklıydı. Haftaya başlarken "bu hafta benim için lütfen iyi bir hafta olsun" diye dua edip  iyilik duası yapmıştı sanki.İşten çıktığı bir akşam gördüğü ürün kataloğunda istediği ürünün %50 indirimli olduğunu görmüş. Ertesi gün işten izin alıp akşam erken çıkmıştı. Belki ürün kapış kapış gider diye.

Yalan mı? Gerçek mi?

Ah kadınlar bizi bizden alırlar, bizi bize satarlar. Büyük bir tutkunun esareti sonucu kendisine bağladığı, oyuncak gibi oynattığı beyefendiyi, evlenene kadar idare eder. Aslında en iyi kadın oyuncudur. Çünkü kendisi hakkındaki detaylar gizlidir. Bir sandığa kapamış,kilitlemiş ve anahtarını  kimsenin bulamayacağı bir yere koymuştur.
İlişkinin ilk yılları inanılmaz geçer, hatta o kadar inanılmazdır ki erkek şaşkındır. Ya karşındaki insan değil ya da kendisi bu güne kadar insan görmemiştir. Bir meleğin kollarındadır. Ama unutmuştur, "şeytan  da bir melektir".

Bir Yalnızlık Hikayesi...

Yalnızlığın intikamıydı yüzündeki pişmanlık. Vazgeçmiş,itilmiş ve bir o kadar da yorulmuştu. Her gün aynı şeyleri yapıyor, aynı olaylara gülüyordu. Hatta aynı saatte tuvalete gidiyordu. Hayat bir bakıma onu kuklası yapmış, esareti altına almıştı. Bir zamanlar mutlu ya da mutsuz olduğunu unutmuş kendini bir şeylerden soyutlamıştı.Sanki belli bir süreden sonra ne yaşlanıyor ne de gençleşiyordu.Yaşamıyor gibiydi.  

Nerede O Eski Günler...

Fotoğraf bakmak,insanı hüzünlendiren,ders veren bir o kadarda düşündüren bir eylem. Ne ararken, ne bulursun! İlk okul aşkı, sevmediği arkadaşı, sevdiği ama belli bir süre sonra tartıştığı arkadaşı, ailesini , kaybettiklerini ... Ruhu bulandırır ama gerçekleri gösterir  fotoğraflar . Bir anın dondurulması, hayatın bir saniyesi ya da bilmem kaçta kaçı elinizdedir. Bazen neden çektiğinizi hatırlamadığınız olur ama genede atmamış,yırtmamış saklamışsınızdır. 
Profesyonel anlamda bakmadan yapılabilecek bir eylemdir ki profesyonel anlamda bakanlar genelde sektördedir.Yani işidir.

Ritim

Hayatta bazı şeyler bir ritim oluşturma veya bir şeye kendimizi adapte etme arzusuyla doğar. Bir olay karşısında kendimizi uzaklaştırmak isterken yada olaya hazırlarken o aracı kullanırız. Ama aslıdan kullandığımız araçlar elde etme yollarından biri veya birileridir. Bir yere gidilecektir, gidilecek yere birden fazla ulaşım yolu vardır. Bizde hangi yolu iyi biliyorsak o yolu seçeriz. 
Başta ritim duygusundan bahsetmiştim. İnsanlar duygusal anılarını canlandırmak için resim,müzik,fotoğraf,film gibi araçları kullanırlar. Bu araçlarla ruhunun derinliklerine inerler. Baktığımız zaman aslında hepsi birbirinin içindedir ama bunları tek tek ya da birlikte kullanırlar.

Bir Çocuğun Gözüyle...

Yağmurlu bir gündü. Camdan dışarıya bakıyor,damlaların camlara,evlerin çatılarına düşerken attıkları çığlıkları izliyordum. Bir taraftan korkuyor bir yandan da izlemeye devam ediyordum. Sanki birisi kalplerini kırmış onlarda bunun intikamını almaya gelmiş gibiydiler. Damlalar zamanla şiddetini arttırıyor ve çığlıklar boğucu derecede insanı rahatsız ediyordu. Düne kadar dolu olan sokaklar şimdi bomboş, yağmur sularının esareti altına girmişti. Üç beş kişi cesaretini kullanıp dışarı çıkmış, bu yağmur sularına meydan okurcasına, yolda yürüyordu.

Şey...

İnsanlar da kabızlığın başlangıcıdır "şey". Öyle dönemde gelir ki sıkışırsın sıkışırsın  ama bir türlü çıkaramazsın. Çıkmaya da pek niyeti yoktur. Zorlarsın olmaz. Güzellikle yapmaya çalışırsın olmaz. Olmayınca olmuyor... O yüzden insanın en kötü rahatsızlığıdır. Doktorluk tedavisi de yoktur aslında. Çünkü tarif edilmesi güç bir his, yaşanılması ve kavranılması zor bir davranıştır "şey".

Yaz-Çiz-Karala

Yazıyı yazmaya karar verdiğimde aslında kafamda bir başlık vardı. Zaten başlık olmasa yazıyı nasıl yazıcaz.Yazıyı yazmaya başladıkça fikirler değişti. O başlığı bu yazıya koysam "Ne alaka" demek yanlış olmazdı.Yazmadan önceki planımdan şaşmamla da alakalı olabilir.Genelde ilk önce yazıyı yazın sonra,yazdığınızı okuyun, en sonunda ona göre başlık atın derlerdi hocalarımız. O müthiş kompozisyon sınavlarında.

Reklam