27.12.2013

Teknolojinin Konumlandırması

Dünya nereye gidiyor? Bu soru yaşayan her insanın sahip olduğu dönemde, aklını kemiren temel soru ve sorunlardan biri olmuştur. İnsanlık tarihsel olarak, hangi türde olursa olsun; ister pozitif, ister negatif her zaman bir gelişim içerisindedir. Düşünme eylemi ona her zaman bir takım kapılar açmıştır.

Günümüz dünyasında teknoloji çok önemli bir rol oynamaktadır. İnsani gelişmişliğin ve medeniyetin temel simgeleri arasında yer almıştır. Ne üretirsen o sana yol, su, elektrik olarak geri dönüş sağlamıştır. Peki bu teknoloji dediğimiz şey insanları bir yalnızlaştırmamış mıdır?

Günümüzün bir diğer sorunu da yalnızlaşmadır! Bir gelişim süreci var ama buna bağlı olarak kopan bireysel bağlar var. Bu başta bireysel iken yayılarak toplumsal bir mevzu haline gelmektedir. Birey bir bütündür, insan bir bütündür, insan insanlar olmadan yaşamaz bir bütündür. Fakat günümüzün gelişen dünyasında insanlar sadece bir odanın içine hapis olmuş durumdadır.
Teknolojik Yalnızlaşma
Sahip olduğumuz şey, bizi yalnızlaştırabilir?
Her geçen gün evlere ve ellere giren yeni aletler, icatlar insanların yalnızlaşmasına önemli katkılarda bulunmaktadır. Bunun en basit örneği dokunmatik telefonlardır. Çoğu insan daha ne işe yaradığını bile bilmediği bu ürünleri model model alıyor. Telefonla olan tek amacı mesajlaşmak, konuşmak iken  elinde patlamaya hazır atom bombasını hemencicik alı veriyor. Bazıları ise sadece ego tatmini için bu ürüne sahip oluyor. Bilmiyor ki bu ürün beni ilerde kansere sürükleyecek, he şu da var, bir tek bumu zararlı diğerleri yok  mu kanser yapan, hay düşüncen batsın... (Not: izlenimlerimde dokumatik telefona sahip olanlar yaptığı, telefonu açıp menüye girip kapatma ve arada bir de telefonu çıkarıp saate bakma, oyun ise zaten temel yalnızlaşma problemi)

Bu ara konudan sonra esas konumuza gelelim, Dünya nereye gidiyor?  Bu gelişmeler ışığında insanlar büyük ihtimal globalleşmenin esiri haline gelebilirler. Zamanla köyleşen ve sanallaşan bir hayatın esiri olabilirler. Tembelleşen iş hayatı, sanallaşan zevk duyguları ve kafa yorulmayan bir ömür. Yani boş çuval, vur al, hayatı gibi ya da odun geldik odun gidiyoruz, hayatı. Belki de ilerde biyonik bir beynimiz olacak; ve bugünlerden aldığımız zevki belki de hiç alamayacağız.
Sosyalojik İmgelem
Dünyayı anlamı kılan gerçekliğidir...
Bu teknolojik evrim hakkında son günlerde karşılaştığım iyi yapımlardan biridir Black Mirror. Dizi kapsam itibari ile medya eleştirisi yapıyor ama 1. sezon 2. bölümünde oluşturulan dünya, ileride teknolojinin doğuracağı alternatif dünya örneklerinden birini tarif eder nitelikte. Bu bölümde, bir kara kutu, küp şeklinde bir dünyaya sıkıştırılmış bir hayat ve her gün yapılan monoton işler var. Hayatın her aşamasını insanlar bu bölümde dijital olarak, bir oda ya da kutu şeklindeki ütopik dünya içerisinde geçiriyor. İşi ise yaşadığı o dünyaya elektrik üretmek olan bir adam var. Bunu spor salonundaki bisikletle sağlıyor. Fakat izlerken monotonluğu görmeniz mümkün.(Not: Dizinin genel itibari ile yapmak istediği medya eleştirisi ama benim burada ön plana çıkarmak istediğim teknoloji yönü. )

İnsanlık her gün yeni bir adımın peşine koşuyor. Bazen bu adımlar yarım yarım, yeni yürüyen çocuk adımı iken bazen de uzun uzun bir yetişkin adımı olabilir. Önemli olan atılan her adımın hayatta konumlandırmasını yapabilmekte. Gerçek yaşamın koparılması, insanın insanlık değerini yok eder...

6 yorum:

  1. Özellikle 2013 yılında herşey daha hızlı gelişiyor gibi..sanki tüm dünya tüm canlıları özellikle de insanlar değişti..
    Bana mı öyle geldi :)
    Teknoloji hayatı kolaylaştırmak için var olduğunu söylese de..kolaylaştırılacak hayatımızın yavaş yavaş elimizden kaydığını düşünüyorum..
    En yüksek megapikselli kameraya sahip olup daha henüz yaşamadığımız anları resimlemek gibi bişey :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Gelişiyoruz fakat konumlandırmıyoruz. Konumlandıramayınca üretmek yerine tüketen bir nesil oluyoruz. Böyle giderse, bu tüketim üretmeden devam ederse çok yakın bir gelecekte insan diye bir varlıktan söz edemeyiz herhalde :)

      Sil
  2. Sevgili dostum acaba benim çok geniş bir şekilde yer verdiğim Black Mirror yazılarını okuduktan sonra mı karşılaşmış bulundun diziyle? Bak bu çok tehlikeli soru takip edip etmediğin de çıkacak ortaya :) fena yakaladım seni :)))
    Dizi çok harika her bir bölümü üzerinde saatlerce günlerce konuşup kafa patlatılabilecek bir yapım olmuş Charlie Brooker olağanüstü bir adam. Ve yazı da çok güzel olmuş eline sağlık.
    İnsanlar dijital çağın avucunda bir kumandaya dönmüş...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya o yazı yazmam da destek oldu onun için çok teşekkür ederim; fakat diziyle karşılaşmam 2 ay önce okuldayken oldu. :) Diğer bölümlerini tam izleyemedim ama bu bölüm yapımın kalitesini gösteriyor. Tez konusu bile olabilir, olayı çok iyi anlatmışlar. Anlamsallıkta son nokta :)

      Sil
    2. Ya var ya ne güzel sıyrıldın aradan sen öyle yaa :)
      Madem öyle hepsi bitince en beğendiğin bölüm hakkında da yaz dostum. Muhakkak bekliyorum bak ;)

      Sil
    3. Hahaha :) Bölümlerin incelemesinden sonra benim anlatabileceğim tarzda bir şeyler çıkarsa elimden geldiğince yazmaya çalışacam birkaç bir şeyler bu dizi hakkında :) Ama bu bölüm cidden çok iyi, her şeyi anlatmış, medyayı eleştirirken bir anda küreselleşmeyi de eleştirmiş. İnsanların kapalı kutularda, pasif köyleşmesine değinmiş güzel yani :)

      Sil

Yorum Kuralları
*Lütfen yalnızca yazı ile ilgili yorumlar yazın.
*Yazının konusu dışında iletmek veya sormak istediğiniz bir şey varsa İletişim Formunu kullanın.

Reklam