25.09.2016

7. Mühür: Ölüm Bu

Gecenin bir köründe seni öldürecek karanlığı beklerken zor oluyor. Sen ölüme kendini hazırlamışken, ölümün nereden geleceğini beklemek zor oluyor. Sonuçta ölüm bu korkutabilir, insan ölürken bile korkusuz ölmek istiyor. Hani büyük slow motion sahnelerindendir, kendisini kollarını açarak denize bırakan baş kahraman sahneleri. O anda herkes kendisini oradaki insanla özdeşleştirir, özgürleşiyordur, zincirlerini kırıyordur çünkü baş karakter değilde kendisi bırakıyordur o boşluğun içinde kendisini...

16.09.2016

Dert Etme Ölüm Var

İnsanlık denen bu hayat serüveninde bize "düşünebilen" etiketinin verilmesiyle beraber aslında yalnızlaşıyoruz, kimsesizleştirdiğimiz bu dünyada aslında hayat sadece akıp giden bir nesne oluyor. Yaşanmışlıklara eklenen keşkeler bizi biz olmaktan alıkoyuyor. Oysa Adorno'nun söylediği gibi: "Yanlış hayat doğru yaşanmaz..."

1.09.2016

Work and Travel: Rize

Neden böyle bir başlıkla bu yazı serüvenine başlama gereği gördüm; başlığın oluşum şeklinin saçmalığını açıklamam gerekirse birkaç sene önce arkadaşlarım work and travel yapmak için Amerika'ya gidiyorlardı, bana da "Sen gelmeyecek misin?, düşünmüyor musun?" tarzı sorular sorduklarında benim verdiğim cevaptı. Ordan gelen bir seyrin başlık bulmuş hali. Bayağıdır yazmıyorum, baktım bir ayı geçmiş. Bu durum belki de bu bloga yazmaya başladığımdan beri en fazla sürede girmediğim içerik aralığına denk geliyor. Tabi bu bir ayın 16 günü tatilde geçtiğini düşünelim geri kalanı da ülkede iyi gitmeyen ve bunun yansıması sonucu bende iyi gitmeyen şeylerdendir. Bu bir aylık süreç içersinde bloglara bile çok bakamadım diyebilirim. Neyse olacak böyle durumlar...

Reklam