1.09.2016

Work and Travel: Rize

Neden böyle bir başlıkla bu yazı serüvenine başlama gereği gördüm; başlığın oluşum şeklinin saçmalığını açıklamam gerekirse birkaç sene önce arkadaşlarım work and travel yapmak için Amerika'ya gidiyorlardı, bana da "Sen gelmeyecek misin?, düşünmüyor musun?" tarzı sorular sorduklarında benim verdiğim cevaptı. Ordan gelen bir seyrin başlık bulmuş hali. Bayağıdır yazmıyorum, baktım bir ayı geçmiş. Bu durum belki de bu bloga yazmaya başladığımdan beri en fazla sürede girmediğim içerik aralığına denk geliyor. Tabi bu bir ayın 16 günü tatilde geçtiğini düşünelim geri kalanı da ülkede iyi gitmeyen ve bunun yansıması sonucu bende iyi gitmeyen şeylerdendir. Bu bir aylık süreç içersinde bloglara bile çok bakamadım diyebilirim. Neyse olacak böyle durumlar...

Şimdi alanı kirletmeye başlayalım, amaç gülelim eğlenelim. Malum başlıktan anlaşılacağı üzere Atmaca kısa süreli de olsa memleketine uçtu, kendi diyarında vakit geçirdi şimdi bunu başlıklandırarak sulandıralım:

Work and Travel: Rize
Work and Travel: Rize

1-  Otobüs

Başlığın belirttiği üzere yolculuk otobüs üzerinden gerçekleştirdi. Tabi bu yolculuk kafadan bir 20 saatte ulaşmak istediğimiz yere ulaşmamıza neden oldu. Napalım fakirlik, zenginler uçakla 5 saatte gidiyor. Vakit çok olunca bulunduğun ortamla ilgili anılarda oluşuyor malum bakalım bunları nasıl başlıklandıracaz!

a- Muavin

Bir otobüsün en önemli unsurlarından biridir, kendileri. Çünkü onların orda bulunma amacı size ihtiyaçlarınız karşında yardımda bulunmak, kısacası su vermektir. Uzun süre sonra gittiğim bu otobüsün muavini ayaklı psikopattı. Yanılmıyorsam otobüs şoförünün çocuğuydu. Çünkü televizyonlar çalışmayınca, "Niye çalışmıyor yhaaaa, biz buna para saydık!" şeklinde bir tepkisi olmuştu. 

Muavin Rize'ydi kesin çünkü seyir halinde otobüsü sağa çektirip sigara içtiğini gördük. Su verirken "...almayacasan söyle yorma beni" demeleri ah o demeleri. Şoförlere su verirken kendi kendisine konuşması muazzamdı.

b- Yolcular

Otobüs yolculuğuna anlam katan en önemli unsurdur. Çünkü neyle 20 saat geçireceğin belli değildir. Bu yolculuğumuzda bir yandan ağlayan bebek sesleri, diğer yandan konuşan yaşlı teyzeler sayesinde muazzam bir cover yaptım. Hatta bir teyzenin: "Okuyor musun?" sorusuna "Rts" cevabı verince. "He spiker mi olacan!" demesi üzerine kendimden geçtiğimi de biliyorum şimdi. 

Bunun dışında bir otobüs yolculuğun en kötü olayı muazzam derecede otobüs sağ sola gitmişken mixer muammelesi sonucu çorba olan zihin, mide, beyin vs. önündeki koltukta kusum kusum kusan birini görünce çekilmez hal alan "Allah'ım geliyorum!" nameleridir. Bunu da yaşadık, 3 ön koltuğumda teyzemiz, çocuklarını muazzam derece tıka basa yedirdikten sonra, -bir de pişmaniyeyle- sırayla kusturmasını başarıyla taçlandırdı.

c- Koltuk Yatırma

Ah bu elit davranış yok mu? Saat akşam 10-11 civarı herkes kafadan mayışmış, kafalar trilyon giderken, bir anda önünde izlediğim televizyon aşağı doğru salavat getirmeye başlarken anladım "koltuk yatıyor ayakları topla!". En uyuz haldir, cidden uyuzdur, çünkü kendi rahatını düşünürken arkadaki napıyor, ne oluyor, ezildi mi? demezsin. Birde bizde kökler sonuna kadar yatırma ve hani farkında değilmiş hali bir çakallık vardır. Benim ayaklar uzun olduğu için bu durumda onları sokacak yer ararım her zaman. Zaten sabaha o ayaklardan haber alınmaz orası ayrı.

2-Rize

Şimdi işin Rize tarafına gelirsek; uzun bir zaman sonra gittim memleketime, cidden Atmacanın yaşayışı için önemliymiş. Böyle bir cennetin ferdi olmak bir insan için cidden önemli bir durum. Belki de dünyanın en güzel yerlerinden biri, Karadeniz bir tarafa Rize bir tarafa diyebilirim, zaten bu konuda aşırı bir memleket milliyetçiliğim var bilen bilir. Eğer bir fırsatınız varsa, sadece bir kez bile olsa oraları betonlaşmadan görmeniz gerek. Şimdi gelelim Rize'ye:

a- Çay

Bir Rize'linin baş belası denilebilecek en büyük düşmanlarından biridir. Geçim kaynağıdır ancak çayla ilgilenmek oranın insanlarının ömrünü yer. Hatta bitirir denebilir. Sene de bazen 2 kere bazen 3  bazen de 4 sürüm çay verilir ancak çayın yapılması ve satılması tam bir ölüm sebebidir. Çünkü çayı yaparsın ama istediğin kadar satamazsın, kontenjan denen illet vardır. Çay, çay alım yeri denen yerde satılır ve burada tüm köylü çayını sattığı için tam bir kavga hali vardır. Her köylünün zihninde "ya benim çayım alınmazsa?" sorusu vardır. Eğer o çay alınmazsa yanacağı için her zaman önde olma ilk verme heycanı vardır. Bu da genelde kavga sebebidir. 

Çay Alım Yeri- Rize
Çay Alım Yeri

b- Köy

Allah'ın dışladığı yer olarak nitelendirilen bir yerde benim köyüm, söz belki daha argo vari söyleniyor ama şimdi bu yazıyı okuyanların yaş aralığını bilmediğim için kötü örnek olmam. Sonuç olarak dağın en tepesindeyiz, insan denen varlıklardan uzak, yaradanın lütfu denen canlılara yakın. Riskler ve güzellikler bir arada hani survivor misali; bir anda bir ayıyla yada domuzla, baykuşla, porsukla, kurtla, çakalla veya yılanla karşılaşabileceğin gibi, bir arı, iskete, ağaçkakan, dağ horozu, atmaca, bıldırcın, tırtıl, geyik, gelincik, sincapla da karşılaşma ihtimalin vardır.
Rize/ İkizdere
Rize/2016
Her gün seni şehrin egzozlu sesleri, pis kokuları uyandırmak yerine, kuş sesleri ve yeşilin çekiciliği uyandırabiliyor. Saat istersen 3-4-5 hangisinde yatarsan yat kalkış saatin sabahın 7 sini geçmez. Tabi beni cezp eden insanlardan uzak olması, tabi bunlar travel kısmı, birde work kısmı var değil mi? O da işte evin ısınması için odun, kışın yiyebilmek için bağ bahçeyi bakmaktır. Çünkü saydığım çoğu hayvan yeri geldiğinde düşmanın olabiliyor. Senin yaptıkların onunda besin zincirinde bu yüzden çok iyi korumak ve çok iyi çalışmak gerek.

c- Yayla

"Rize güzel memleket..." diye başlayan İsmail Türüt şarkısı vardır, cidden Karadeniz'de, Rize'nin yeri çok ayrı bir yerdedir, tabi yine bir ayrımcılık yaptım ama gören herkesin böyle söylediğinden emin olabilirsiniz. Bulunduğum ya da mensubu olduğum yayla köy literatüründe Büyük Yayla olarak geçiyor, bunu tanımlarken "dört para köyün yaylası" tezinden yola çıkıyorlar yani bir köyün değil birden fazla köyün birleşimi diyebiliriz. Yaylacılık mantığı izlenimlerimden yola çıkarak, genelde köylülerin bireysel diğer alanları olarak canlanıyor akılda. Yani kışın bakılan ineklerin yazın daha besili olsun diye götürüldükleri, mezreler, dağ evleri konsepti. Bu yüzden her köy kendine göre bir alan belirleyerek orada bir yerleşim yeri oluşturma durumuna gitmiş ama işte bizim yayla biraz kapsamlı köyleşme, kaynaşma şekline bürünmüş bu güzel.

Rize/İkizdere-Çağırankaya Yaylası
Rize/2016
Çocukluğumdan beri havası çoğu kez sisli olsa da yaylamı severim. Çünkü düz bir alandadır ve hava güzel olursa görülebilecek muazzam şeyler vardır. Yaylanın güzel yanı susuz kalmanızın imkansız olması çünkü her dağı eteğinden akan su vardır. Ayrıca sular minearalli olduğu için karın da doyurur.  Travel kısmında İnstagramda paylaşımlarda bulunuyorum, bu sene cidden iyi gezdim. Görmediğim birçok yer gördüm ve bu konuda mutluyum. Work kısmına gelirsek köydeki acemi çay kesme denemelerimden sonra yaylada da ağaç dikme deneyimim oldu o konuda başarılıyım, 10 sene önce diktiğim çamlarım büyümüşler. Bunun dışında balık avını work sayarsak iyi çalışmışım.

Şimdi yazı uzun uzadıya gidiyor bir yerde kesmek gerek, izlenim olarak artılar eskiler olarak bakarsak beni üzen şeyler olmadı değil maddelendirelim belki gören olur el atar:

  1. Yaylada ve köyde gördüğün en temel sorun insanların artık kapitalistleşmeye başlaması, şehir hayatında bir insanın kapitalistleşmesi belki anlaşılır bir şey ama köyde bu vahşi bir hal alabiliyor, yani benim çayımı alacaksın diyen kişi Karadeniz'de potansiyel çekip vurabilecek kişidir. (Vurabilirum da vurmayabilirim da!) Anlatmak istediğim insanlar değişiyor ve kötü, köylüyü köylü yapan saflığıdır, bu kötü bir şeyde değildir.
  2. Diğer bir çıkarım hayvancılığın ölmesi, mensubu olduğu köy İstanbul'a çok göç verdi. Bunun sonucunda da şehri gören insanlar köyde binbir emekle az kazandıklarını şehirde kolay kazanınca zor olanda vazgeçtiler. Yani bugün hayvancılık yarın tarım. Bizim yaylada çoban her gün yaylanın belirlenmiş bölgelerine inekleri beklemek için sabah 7 de bağırır ki insanlar inekleirni oraya sürsün diye. Çocukken bizim ineğimiz olduğunda hatırlarım bir kuyruk olurdu ardı görülmeyen şimdi ise inek görülmüyor, bu da üzücü. Herkes şehirli olmak zorunda değil!
  3. Bu sorunda potansiyel ülke sorunu ama mesele doğa olunca büyük problem, peki ne? Tabi çöp! Karadeniz'de gezdiğiniz zaman bu çöp atma sorununu çokça görürsünüz. Belki merkezi yerlerde bu sorun aşılmıştır ama köylerde hala gelişigüzel çöp atma durumu var. Özellikle yaylamda dağın yamaçlarına, derelere atılan çöpleri gördükten sonra üzücü oldu, hatta caminin hoparlöründen "çöplerinizi yakın!" denmesine rağmen bunun yapılması üzücü.
  4. Son sorunda betonlaşma, önceden Karadeniz evi denince akla gelen o mimari artık ucuz ve kısa sürede yapılmasından dolayı betonlaşmaya neden oldu. Birde eskisi gibi ustaların olmaması durumu tabi. Yeniden eskiye dönülür mü bilmem! Önümüzde görülen betonlaşmanın, şehirleşme adımı olarak görülmesi, ya da oraya yapay şehirleşme katmasının köycülük, yaylacılık anlayışını değiştirmeyeceğini temenni ediyorum.
Negatif şeyler sıralanabilir ama bir kuş sesi için, bir dere şırıltısı için oraların görülmesi gerek. Hele ki şuanda elde böyle bir güzellik varken Bodrumda güneşlenmek yerine içine çekeceğin oksijen daha önemli bence. Turlar bu işi yapıyor ama bana kalırsa bunu bireysel keşife dönüştürmeniz. Karadeniz çok görülesi bir yer, gören zaten gördüğüne inanamıyor. Çünkü bazı ritüeller insan zihninde sabit bir algı oluşturmuş. Standart bir dağ, güzel bir mavi ve deniz, ancak tasvir bu değil bununda ötesinde resmi kompozisyonuna göre şekillendirmek sizin görmenize, gözlemlerinize göre değişir.

Bonus: Karadeniz'de aç kalmanız imkansızdır, çünkü oranın insanları eğer bir misafir gelirse size söyleyecekleri "hadi gel çay içelim, size ayran ikram edelim, muhlama yapalım" tarzı şeyler söylerler. Giderken yanınıza aç kalmamanız ya da götürmeniz için illaki bir şey hazırlarlar. Ne diyorduk, RİZE GÜZEL MEMLEKET...
Sevgiyle Kalın...

İsmail TÜRÜT- Rize Güzel Memleket

44 yorum:

  1. Beş yıl ya da biraz daha önce gördüm en son oraları. Hopa'ya dek gitmiştik bu kez. Hopa'ya ilk ortaokul yıllarımda , beni yarı Karadenizli yapan Ünye'den ayrılmadan önce ailecek çıktığımız Doğu Karadeniz turunda gitmiştim.

    Bu gidişimde rastlamadım;ama çocukken rastladığım şemsiyelerinin saplarını enselerine takan insanlar var mı hala? Çok şekerdiler. Kaybetme olgusuna baştan set çekmişlerdi. Gerçi nasıl oturabildiklerini bilemiyorum; ama benim çok hoşuma gitmişti bu çözüm.

    Yazınızı çok beğendim. Konu Karadeniz olunca. Otobüs gözleminin anlatılması ve detaylandırılması da cabası.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hala takan insanlar var, evet. Oturunca çıkarıyorlar onu eğer benim gördüğüm ise. Çobanlık yapanlar çoğu kez yanlarına şemsiye almak zorundalar çünkü Karadeniz'de yağmurun ne zaman geleceği belli olmaz. Çok teşekkür ederim, anı amaçlı bir yazı yazmak istedim umarım keyif vermiştir. :)

      Sil
  2. Öhö öhö sanıyorum bu mecrada yazdıklarını kelimesi kelimesine anlayabilecek nadir insanlardanım -Kırıntı gururlu-.
    Si çayiskani sole meçi??? Ozelişai Devletti yeri ii??
    translate: Sen çayını nereye sattın? özele mii devlete mi??
    Çay deyince herkesin aklına ince belli bardak gelir ama Rizelilerde çok başkadır. Mesela benim aklıma çevirisini yaptığım kısım geliyor :D
    Bir de ben bu kota işlerini hiç anlamıyorum. Zaten alım yerlerine hiç gitmem. Çay toplamayı da beceremiyorum ama çaktırmayacağım. Neyse devlet çay cüzdanı işine de el atmış. Artık rezervasyonlu gidiliyor hastanelerdeki gibi. Öyle eskisi gibi curcuna olmuyor alimevlerinde -biz alım yeri değil alimevi diyoruz kısa ve öz-.
    Ah yaylalarımız!.. Hani aşağı bakınca buluttan bir deniz oluşuyor ya, sanki atlasan aşağıya düşmeyecekmişsin gibi. Yaylaların en sevdiğim özelliklerinden ilkidir bu. İkincisi de bizim yayladaki evimizin tam karşısında Kaçkar dağları uzanıyor muazzam bir görüntü. Sis olmayan bir günde o manzaraya karşı çekirdek çitlemek eşittir Paris maris gezisi. Son olarak gökyüzündesin ve burnunun ucunda bir yıldız parlıyor... Harika harika harika!
    Çok güzel bir yazıydı hemşehrim. Eşsiz bir memleketimiz var vesselam :)


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahaha lazca bilenimiz var öğretenimiz yok napalım zalım dünya :))) Bizde çay organik olduğu için devlete veriyoruz, artık özel bizim dağa çıkmıyor. :)) O rezervasyon bizde hala bir curcuna bizi vermişler bir cumaya gününü tüm köyün tipleri o günde, benim çayım benim çayım diye diye çekilecek bir gün silahlar. :D
      Birçok kişi orayı hala deniz zannediyor, deneme yapan varmış galiba vakti zamanında kesin kafası güzel bir abimizdir. :) Babam bir yere götürdü beni burası Kaçkar Dağları dedi teyit etmediğim için pek güvenemedim ama o dağ kaçkar dağı ise o ne öyle yaradana kurban :))) Ne diyoruz Rize güzel memleket... :D

      Sil
  3. Ne güzel anlatmışsın hep gitmek istediğim yerlerden biridir Rize Nasip olursa görmek isterim inşallah ...Otobüs ve yolcu anlatımın çok güzeldi :) Keyfini çıkar doğanın güzelliğini ....Resimlerde çok güzel

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, umarım tez vakitte Rizeyle tanışmanız mümkün olur. Ben cidden çok memleket milliyetçiliği yapmış gibi duruyorum ama Karadeniz bir yana Rize cidden bir yana, doğası benzer görünür ama farklıdır, insanı saran bir yapısı varıdr. Otobüs yolculuğu olayı cidden yaşayana kötü :D Teşekkür ederim seyehat bitti şuanda çektiğim fotoğrafları paylaşıyorum. Çok teşekkür ederim bir kez daha :D

      Sil
  4. O kadar güzel anlatmışsın ki, atın beni oralara diyesim geldi. Bir çok şehri gezdim ama karadenizin hiçbir yerine gitmedim ve çok merak ediyorum. Paylaştığın fotoğraflarına olan ilgim aşikar zaten :) Memlşeket milliyetçiliği de hoş olmuş güzel olmuş. Yazınız ruhsuz bey abicim, gözlerimiz yollarda kalıyor sonra :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahaah gidip görmen gerek, tarifler hiçbir zaman ağızları tatlandırmaz. Bu aralar yazamayacam zaten bu tez durumlarından dolayı ama bu kadar uzun süre olması kötü oldu. Seneye ayarla anne babanı git gez oraları o zaman bak ne dersin ne edersin :D

      Sil
  5. Büyük bir keyifle okudum yazıyı. Otobüs macerasınaki koltuk yatırma olayını okurken, kendi anılarım depreşti, uzun olmak da ayrı bir dert o durumda, o konuda çok iyi anlıyorum yaşadıklarını. Karadeniz'e gitmek daha nasip olmadı ama aklımda var. Şöyle geniş bir zamanımda güzel bir Karadeniz turu yapmak istiyorum, bu yazıdaki Rize vurgusunu da göz önünde bulundururum tabi artık.:) Eline sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzun yolculuk yaşayan anlar benim halimin ne kadar duman olduğunu :))) Karadeniz görülmesi gereken yer belki de yaşanılması gereken yer aslında şuan bu ayrım üzerindeyim. İnşallah güzellikler nasip olur, tez vakitte Karadeniz'le tanışırsınız. Çok teşekkür ederim :))

      Sil
  6. Etrafım Rizeli dolu.Yakında birinin köyüne gitmezsem vuracaklar beni.Gerçekten resimlerini,videolarını izleyince bile için açılıyor.Dediğin gibi oralar da betonlaşmadan bir görmek lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vallaha fırsatın varken git yoksa sonra cennet hayallerinde bir resim olarak kalır. :D Tanıdığın var ve gitmiyorsan zaten yazık, tüh tüh, tez vakitte tez vakitte gitmen gerek. :))

      Sil
  7. Fotoğrafları ilgiyle izlemiştim instagram'da. Gerçekten tadını çıkara çıkara gezdin. Her detayı fotoğrafladın. Bilinçaltıma iyice yerleşti Rize :) teşekkürler!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Yetmedi diyebilirim, her fotoğraf paylaşımım bir acı gibi. :D Rize güzel memleket umarım bu cennetle tanışmak nasip olur. :))

      Sil
  8. Yazınıza bayıldım,Rizeli olmadığım halde bir anlığına oranın insanı gibi oldum ve belki bende sizin ki gibi bir work and travel yapabilirim Amerikadan daha cazip :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence yapmalısınız, çünkü bunu sürekli tekrarlıyorum, yeryüzünde bir cennet varsa orası da Rize'dir. Work kısmı Rize'de Amerika'dan daha sıkıntılı olsa da travel muazzam :) Çok teşekkür ederim değerli yorumun için. :))

      Sil
  9. Rize gerçekten çok güzel bir yer, fotoğraflara bayıldım. :))

    YanıtlaSil
  10. Türkiye'nin çoğunu gezmiş biri olarak diyebilirim ki Karadeniz insanda iz bırakan, kendine has karakteri olan bir bölge. Fıkraların neden ordan çıktığını anladığım çok olay gördüm :) Ellemeseler keşke yeşilini, ülkemin hiçbir ağacına dokunmasalar keşke. Doğada insanın elinin değdiği her yer kirleniyor çünkü. Eline sağlık erenler, yeniden gezmiş gibi oldum ⭐

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayatları inanın fıkra gibi, basit konularda bile birbirleriyle çatışıyorlar. Yeşilde herhalde bir yere kadar gidecek, ancak eğer insanların fırsatları varsa, Marmaris'te, Bodrum'da sabahtan akşama kadar güneşleneceğine ruhlarını temizleyecekleri yerlere gitmeleri bence çok mantıklı olurdu. Daha sonra bu yeşillere dokunulduğunda "Yeşil bizimdir!" demeleri çok mantıksız oluyor. Teşekkür ederim :))

      Sil
  11. Turla Karadeniz'i gezmiş biri olarak, kendim de gitmeyi isterim. :D Özellikle yaz sıcağından kurtulup, Karadeniz'de olmak bulunmaz nimet :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Turlarla Karadeniz'i keşfetmek zor, bunu soran herkese söylüyorum aslında, turların amacı makyajlanmış yerleri insanlara göstermektir gezi sonunda param boşa gitmedi demek temennisiyle. Eğer fırsat olur da kendi başına bir keşif yaparsan o zaman Karadeniz'i özellikle de Rize'yi bırakmazsın, bırakamazsın. :)) Şuanda felaket serin ve muazzam hava var bizimkilerle konuştum, lanet olsun ki gidemiyorum. :((

      Sil
  12. Yolcular kısmında Sesli kahkaha attım. Güzel nokta atışları güzel paylaşım olmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke yaşayan için komik olaydı. :)) Şaka şaka amacımız gülmek güldürebildiysem ne mutlu bana.

      Sil
  13. bir trabzonlu olarak rize yi sevemiyorum bir türlü. hani istanbul da bir rizeli ile karşılaşsak, hemen hemşeri muhabbetine girer, birbirimize sarılırız, hemen ardından da biz rizelileri sevmeyiz deriz. onlarda biz de trabzonluları der, gülüşürüz..
    asla bilmem neden sevmediğimi, fakat sevmem işte. aslına bakınca aynı topraklar, aynı insanlar. şu yazdıklarını okurken rize yerine trabzon koydum, aynısını yaşadığımı hatırladım. yalnızca benim köyüm denize sıfır. :) bunları da niye anlattım bu kadar, bilmiyorum :D

    fakat çok sevdim yazıyı, du bi daha okucam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir Trabzonlu olarak diye cümleye başlaman ciddi bir milliyetçi söylem olsa da ben bunun ciddi Trabzon'lulardan başladığını düşünüyorum çünkü Rize'liden çok Trabzon'lu arkadaşım var hepsi bana bunu söyledi. Neyse bu çekişme benim için boş bir iş. Rize her şekilde güzel memleket, orası ayrı.
      Senin köyünün denize sıfır olması çok muazzam bir durum. Gel ki bizimkisi denize sıfır olsa canım sıkılırdı, bizde dağ başını duman almış... :)
      Teşekkür ederim yorumun için... :)))

      Sil
  14. Öncelikle çok güzel bir yazı olmuş. Her zaman Karadeniz'i merak eden bir insan olmuşumdur fakat hiç gidip görme fırsatım olmadı. Sanırım bunun en büyük nedeni 20 saatlik yol macerasına katlanmamın imkansız oluşu ve uçağa verecek paramın olmaması. Öğrencilik işte... Ama birgün mutlaka Karadeniz turu yapacağım. Bekle beni Karadeniz!
    Rize'de gördüğünüz tüm o negatif maddeler kat be kat diğer köylerde de bulunmakta. Kendi memleketine giden arkadaşlarımdan sürekli duyduğum şikayetler bunlar. Açıkçası neden herkes şehirleşmeye özeniyor ve kendi güzelliklerini yok sayıyor anlam veremiyorum. Kimse olduğu şeyi beğenmezmiş...
    Kapitalizm en küçük deliğe dahi girme peşinde! Köy gibi ufak yerlerde bile kendi yağında kavrulan insanlara zehrini akıtmayı başarmış. Artık her şey paradan ibaret. Biz paradan uzaklaşalım köyde huzur bulalım derken köydekiler daha fazla para daha fazla huzur felsefesini kabul etmiş görünüyor. Bu çok üzücü bir durum.
    Seni çok kıskandım ama. Muhteşem bir güzelliğin içinde iki haftadan fazla bulunmuşsun. Ben birkaç günlüğüne dahi zar zor kaçıyorum bu beton şehrinden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yo yine görebilirsin ama uçak biletini 5-6 önceden alırsan ucuza alırsın ve otobüsten daha ucuza olur. :) Şehirleşeme bir kurtuluş olarak görülüyor ki bugün modern İstanbul denen algının dikilen beton bloklarla özdeşleştiğini düşünürsek köylerin durumu da anlaşılabilir. Köylerin durumu şehre gidenlerin köye getirdikleri aslında bozan o.
      Kapitalizm kurutur, mesela hayvancılık aslında bir geçim kaynağıydı ama insanlar kasabalara açılan marketlerden bunu temin ediyorlar, nedeni de belli kendi yapsa daha masraflı daha zahmetli. Ama bir köye dönüş, öze dönüş olacak tabi öz kalırsa hani öngörü değil bir uzamanın yazsında okumuştum. Benim şansım cennet varken sürekli cehenneme dönmek zorunda olmak. Yolun düşerse ve ben orda olursam kapım açıktır. Beklerim. :))

      Sil
  15. Uzun zamandır böyle keyifli yazı okumamıştım. Hem güldürdün, hem de Karadeniz'i Rize'yi tekrar canlandırdın. (Gerçi hala içimde bir yerlerde canlılığını koruyor oralar.) Biliyorsun, bu yaz muradıma erdim, uçtan uca dolaştım. Çok şükür! Gerçekten herkesin görmesini tavsiye ederim. Otobüs izlenimlerine ayrıca koptum :D

    Not: Yazıdaki apa tez formatı dikkatimden kaçmadı Atmaca. Akademik tezini de epey ilerlettin gibi bir his doğdu içime ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahaah gülmek güzeldir kimseye nasip olmaz şanslısın. :) Seneye bireysel gidersen daha da seveceksin. :))
      Apa'dan çok anlamıyorum ama yds halolmuyor akademisyen olacam diye kandırıyorum kendimi. Makale yazdığım için biraz yazı formatında değişim yapmam gerek. Olabiliyorsa güzel. :)

      Sil
    2. Eklemeyi unutmuşum, bu spikerlik mevzusu benim de başıma gelmişti :) annemin bir arkadaşı ehm okuduğumu öğrenince çok sevinmiş, "oo desene artık seni tv haberlerinde görücez." demişti. Aklıma geldikçe hala gülerim.

      Sil
    3. Hahaha çok büyük dram, rts diyince hani aklıma geldi sıkıştırayım oldu. :) Bunu diyince bir tıkandım o halimi gören hayatı boyunca gülerdi zaten. :) Demek ki sende de içler acısı bir dram varmış desene :))

      Sil
  16. Mezun olduğum bölümü söyleyince bana da tv tamircisi gözüyle bakarlardı, "Okulunu okumuşsun şu bizim anten kanalları çıkarmıyor bir baksana." der dururdu komşular. Sana spiker demeleri daha yakın bir çıkarım olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senin yaşadıkların ilk evre hatta bende elektrik-elektronikten rts ye geçerken televizyon tamiri olduğunu düşündüğümü söylesem ne kadar rezil olurum kim bilir :)) Ama spiker son nokta zaten okuduğumuz bölümün meslek tanımı işsizlik birde spiker falan filan kötü oluyor hiç yakışmıyor. :)))

      Sil
  17. Muhteşem bir yazı, kesinlikle gezdiğiniz bir başka yer olur ise aynı şekilde yazmayı ihmal etmeyin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim elimden geldiğince yazmaya çalışıyorum. Rize memleket olunca deneyim fazla ondan güzelse ona bağlanabilir. :)

      Sil
  18. Bana bir mıhlama yapanın kırk yıl misafiri olurum desem çok mu aç bir kız profili çizmiş olurum? :) N'apim ama çoookkkk seviyorummmm *-*
    Yazın iyi hoş güzel... En büyük isteğim benim de bir Karadeniz turu zaten ama kısmet diyoruz işte, kız başına kolay olmuyor böyle şeyler :/
    Olumsuz maddelerden özellikle 2 bence çok önemli. Herkes şehirli olmak zorunda değil, aksine keşke herkes köylü olsa!
    Ah nasıl isterdim güzel bir köyüm olsa da annemi babamı yanıma alıp kaçabilsem bu pis, kalabalık, kocaman ama boğan şehirden...
    Neyseee yazı güzel, instagramdan görmüş olduğumuz Rize kareleri daha da güzel. Ellerine sağlık! (:

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mıhlamayı, Muhlama yapalım olur da, zaten hangi Rizelinin evine gitsen yapılacak yemektir. Sen git de yap de uçarak yaparlar. Kız başına kolay olmuyor diyorsun bu sene kız başına kaç arkadaşım tur yaptı. :)
      Mesela ben ben köylü olmalıyım, şehirlilik bana göre değil. :D
      Teşekkür ederim sen turu düşün tur önemli kız başına da oluyor hem :D

      Sil
    2. İyi de bana onu Mıhlama diye öğrettiler! Ama Rizeli olan sensin ne diyorsan odur, bundan sonra :)
      ETS Tur'un turları güzel değil ama Ruhsuz yaa. Senin bu anlattığın sıcak ortamlar olmaz ki turlarda... Hiçbir teyzeye ben açım, muhlama yok mu diyemezsin ki :)
      Şehirlilik nedir ya! -_-
      Düşünüyorum, düşünüyorum ama çözüm bulamıyorum :)

      Sil
    3. Muhlama o, en azından bizde öyleydi deforme olmadıysa. :)
      Ya bu sene tur yapanlar var ve çok memnun olarak ayrıldılar. Düşün düşün ve cesaret edersen çözüm bulursun :)))

      Sil
  19. Yazı gerçekten çok çok güzel. Beğendiğim her ayrıntıya yorum yapmayıp kısa kesicem: 1-2 sene öncesine kadar Karadeniz'in hiçbir köşesini merak etmiyordum ve bu "Karadeniz Turu" fikrini çook abartı buluyordum. Karadeniz bölgesinden sadece Ordu'ya gittim ve aşırı sevdim. Her şehrini sevmiyeceğime eminim ama en çok görmek istediğim yerler Rize ve Artvin. Hatta boş zamanlarımda sürekli Artvin fotoğraflarına bakıyorum gitmeden büyük bir sevgiyle bağlandım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Karadeniz merak edilmez mi? :D Şu var Tur seni tursitikleşmiş yerlere götürür, yani oranın insanları zaten gelenleri bilir, nasıl davranacağı da bellidir. Şehirden küçük şehre gelme durumu gibi bir şey, gelenksel formlar var sadece. Ama eğer arabanı alır gidip ani baskın yapar gibi köyleri görür, insanları tanırsan anlarsın Karadenizi. Sen Artvin fotolarını bırak Rize'ninkilere bak. :D Umarım kısa sürede görürsün, tadarsın bu cennetin nimetlerini...

      Sil
  20. Ben de izinsel sebeplerden uzak kaldım. Yazının başlarını kahkahalarla okudum. Başlık süper olmuş bir kere :) Ben de memleket Adana olunca, üniversiteyi Antalya'da okuyunca, o virajlı yollarda çok anılar kaydettim. Ama şimdi bunu yazarken bile midem bulanıyor :) Sırf bu konudan bile 5 seri yazı çıkar. Gelelim cennet memleketimin cennet köşesine. Ben Trabzonu görebildim sadece, hayran kaldım. Umarım kısmet olur Rize başta olmak üzere kalan illerini de görebilirim şahsına münhasır KARADENİZ'in

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Otobüs yolculuğu tam bir deneyim işi, umarım Karadeniz'i tadarsınız özellikle Rize'yi tadarsınız çünkü Rize başka. :D

      Sil

Yorum Kuralları
*Lütfen yalnızca yazı ile ilgili yorumlar yazın.
*Yazının konusu dışında iletmek veya sormak istediğiniz bir şey varsa İletişim Formunu kullanın.

Reklam