30.12.2014

27.12.2014

Aşk, Para, Hayat = Sonsuzluk

Her insan kendi anlam bütünlüğünde anlamsızca yaşıyor hayatı. Bir bakıyorsun, hiç olmadığı kadar kendini şımartırken; bir bakıyorsun anlamsız bir sefaletin parçası olarak kendine taddırıyor hayatı. Hayat bu sonunda ölüm var ve baktığımız zaman hiç bir şeyin sonsuzluğu yok...

21.12.2014

Gün Doğumundan Atmaca'ya-1

Okumadıysanız eğer bir okuyun ondan sonra bu yazıya başlayın--->>> Bknz...
Atmaca yorgun, Atmaca bitkin, vurun beni bayıltın diyordu. Kahrolsun bağzı şeyler diye bağırmak istiyordu, otobüsü kaçırdığında Amerikan tarzı teyzenin sözlerine. Kaçmak istiyordu bulutların ötesine, uzayın en ücra köşelerine. Zaten gündüzde olmuyor selektör yakıyordu belleklere...

17.12.2014

Mim-14

Bir mimdir, iki mimdir derken mimleşmeler bloggerlar arasındaki diyaloglara köprü oldu. Kreatif Başkan atlarından ona kalan bir mim yapmış. Bu ayın son mimi olarak aldığım bu mimi sevgili Ruhsuz Atmaca okurlarına sunmaktan onur duyuyorum. Şimdi geçelim bu mimin güzelliğine...

13.12.2014

9.12.2014

Mim-13

Lanet geçen şu günlerin hatıran hazır bu aralar insanlar mimlerken beni de bulmamışken, onlara bende yaratıcı, yaparken keyif alacakları, düşünecekleri, gülecekleri bir mim yapayım dedim. Bilmiyorum daha önce yapıldı ama yapıldıysa da fark etmez.

5.12.2014

30.11.2014

26.11.2014

23.11.2014

Max Payne: Diriliş...

(Yazının önceki bölümleri-->> 1 - 2 - 3 - 4- 5)
Hep utancım oldu bu kıçı kırık zalim "çekingenlik..." Artık öyle bir dereceye ulaştı ki; midem bulanıyor, herkesin ortasında kusasım geliyor yıllardır sakladıkları mı, saklamak zorunda kaldıkları mı, saklamak zorunda bırakıldıkları mı...

18.11.2014

Max Payne: Koma-1...

(Yazının önceki bölümleri-->> 1 - 2 - 3 - 4)

Artık neyi sevmeliyim bilemiyorum, ne yapmalıyım, ne düşünmeliyim, zor çok zor çünkü sevgi karşılıklı bir şey bense hayatta yönelttiğim hiç bir sorunun cevabını tam alamayan bir viraneyim. Limanı olmayan, belki de olmayacak bir insanım. Bir otobüsün durakları durmadan sonsuzluğa doğru gittiği bir avare, serseri, bir sefilim...

13.11.2014

Sinema ve Hayat-12: Max Payne-Koma...

(Yazının önceki bölümleri-->> 1 - 2 - 3 )
Bilmiyorum nereye gideceğimi, ne yapacağı mı? Hangi ellerde çürüyeceği mi, hangi ellerde öleceği mi?  Hayat denen bu girdabın en vazgeçilmez yolcusuyum, kurumak bilmeyen bedenim, Azrail'in bile almaya tenezzül etmeyeceği kadar değersiz iken... Ne diye ben olmak, var olmak değerli oluyor bu kimliksizliğime...

2.11.2014

İnsanaphobia

Bu hastalığın adı bu mudur bilmem ama fobileri sayarken söylenebilecek en iyi kelime bu hastalığa bu olsa gerek, "insanaphobia". Modernleşen insanın, yozlaşan, kaybolan değerlerinin bir sonucu bu aslında. İnsanlığını unutan ve verilen gücünü kaybeden insan evladının amansız, vazgeçilmez hastalığı bu. Belki de ilerde insanlık denildiğinde ya da insanlık neden yok olduğu denildiğinde akla gelecek bir hastalık olacak bu...

29.10.2014

Bilemiyorum...

Bana bir hikaye anlat ki içinde mutluluk, umut olsun. Bilemiyorum artık hayatı, tahmin edemeyeceğim kadar karmaşıklaşıyor. Boğuluyorum, yolunu yurdunu bilmediğim bu ıssız denizlerde. Boğuluyorum, kimsesizliğin hakim olduğu insanlık manzaralarında. Boğuluyorum, sevgisi olmayan umutsuzların ülkesinde... Artık bilemiyorum...

25.10.2014

2014 Bumerang Ödüllerinde Bir Atmaca...

Bu sene 4. sü gerçekleştirilecek olan Hürriyet Bumerang ödüllerinde, Ruhsuz Atmaca blogumla "En Çalışkan Blog" kategorisinde aday gösterilmeye hak kazandım. Genelde yarışmalarda şansım yoktur ama olursa da bu blogun kaderinde farklı bir değişim ve güzel bir dönüşüm olacağının farkındayım. Prestij önemli. 

17.10.2014

14.10.2014

Röportaj: Güzeller Güzeli Mamontenka...

Blogum 2. yaşına girdiğinde yapmaya karar verdiğim bir uygulamaydı röportaj yapmak. Bu amaçla sevdiğim, bloggerların sevdiği, insanlara bir şeyler katan yararlı olabilecek ve başarılı gördüğüm bloggerlarla sade, kısa ama değeri olan röportajlar yapmaya çalışıyorum. Bu anlamda ilk röportajımı +Serdar erdar Abi'nin herkesçe bilinen ve bir çok şeyin öncüsü olan Blog Hocam bloguyla yaptım. Bundan sonra yaptığım ikinci röportajda sevdiğim ve elimden geldiğince takip ettiğim sevgili +Alper dostumun blogu Oscar Favorite ile yaptım.

8.10.2014

Acil!!!

Düne kadar yaptıklarınla yıprattın bu bedeni, belki de olması gerekenden fazla yordun. Ne için kıçı kırık servet için; hayat denen sonu belli bu düzlemde, kendince serveti, sahte güzellikleri kendine hedef belirledin. Şimdi ise yanına gelen bir dostun, ölüm tehdidi ile baş başasın...

28.09.2014

Bugün...

Geçen sene bugündü, fakat günlerden dündü, yani lanet olası cumartesi sabahı... İnsan cumartesilerden nefret eder mi? Hani yüz kişiye sorsan hiçbirinin "sevmem" demeyeceği gündür cumartesi, olmasın yok olmasın hatta uzun diyeceği gündür cumartesi... Fakat benim için öyle değil, ve öylede olmayacak!

20.09.2014

Ne Dinliyok-2

Yaz ayından mıdır, yoksa benim doğumumdan kaynaklanan durumlardan mıdır? bilinmez bir lanettir sürüyor. Tam memleketime gittim geldim dedim, bu lanet şehre adımımı attığımdan beri terslikler birbiri ardına sıralanmaya başladı. Hatta öyle ki artık bunla ilgili özlü sözler yazmaya başladım misal: "Yolunda giden tek şey hiçbir şeyin yolunda gitmediği..." gibi.

13.09.2014

Bir Ölüm İstiyorum...

Bir ölüm istiyorum, şaka gibi olsun, herkes gülsün, unutmasın ama üzülmesin. Belki o zaman ölümlerin kötü sonlar değilde, bir başlangıç olduğunu, yas değilde, sevinç, mutlu sonlar olduğunu anlatabilir. Belki o zaman insanların ölüme kadar olan ertelemelerinin, nedenlerini ağlarken düşünemezken, gülerken düşünmelerini sağlayabilir...

9.09.2014

Röportaj: Ödüllerin En Büyüğü "Oscar Favorite"

Sinemayı seviyoruz, izliyoruz, elimizden geldiğince eleştiriyoruz. Hayatına kablo çekerek başlayıp şu son zamanlarda 3,2,1 motor şeklinde devam eden bir canlı Atmaca. Bunun için önemli argümanlar elde ettiğim bir blog Oscar Favorite. Bir çok film hakkında bilgi elde edebileceğiniz bir arşivi var. Kimse bu işi kolay kolay yapmaz diyebileceğim iş. Günde onca iş arasında 3-5 film izleyip, o kafayla o filmlerle ilgili bir yazı hazırlamak zahmet işi. Hele hele bunu her gün yapmak. Röportaj olayına ilk +Serdar Kara abi ile başlamıştım, o benim için önemli biriydi, şimdide diğer önemli biriyle bunu devam ettirelim ve +Alper Sağlam ı bir dinleyelim, alın çayınızı kahvenizi, açın slow bir müzik açın ve şu güzelim röportajı baştan sona keyifle okuyun. Kendisine teşekkürü borç bilir, başarılarının devamını dilerim...

2.09.2014

İşte Öyle Bir Şey...

Sahi, Eylül ne zaman oldu?, O kadar geçti mi? Bu takvim yaprakları da ne kadar acımasız, öyle bir geçiyorlar ki ne anlamlandırabiliyoruz bu hayatı, ne de özümseyebiliyoruz. Hoş zaten biz kaybedeniz, bizim için kazanmak sadece ulaşılması zor bir hayal... Gözümüzde o kadar yüksekte değil aslında, hani olsa gam yemiyecez Atmaca'yla...

23.08.2014

Ne Dinliyok...

Yaz ayı sürgün ayı gibi bir şey, bir yıl boyunca beklersin. Gelir, sonra hemen bitsin istersin. Sebeplerin vardır, sıcaktır, dışarı çıkamazsın; en sevdiğin arkadaşların tatile gider; blogun vardır yazamazsın... Ter dibinden çıkar, deodorant yetmez o kokuları örtmeye, toplu taşıma araçları, gaz odaları gibidir...

17.08.2014

1.08.2014

Sinema ve Hayat-10: Max Payne-Paranoya...

Hep yanında olsun istiyorum, gitmesin, bitmesin bu anılar, bitmesin bu ilk aşk, son umut... Ama bilmiyorum, zaten giden bir şey var ve ben o giden şeyi kaydedip, defalarca başa sarıp dinliyorum. Gelmeyeceğini bile bile, tekrar sevmeyeceğini göre göre, hep o içime gömdüğüm saçma umutlarla yaşıyorum...

28.07.2014

Bayram Tebriği...

Gene geldi bir bayram, gene geldi huzur mutluluk, ee birazda hüzün, dile kolay 11 Ayın Sultan'ı, Ramazan Ayına veda...  Dile kolay 30 gün boyunca Rabbine hamd edip, şükür ederek, gece yarısı kalkıyorsun, mideni son sınırına kadar suyla dolduruyorsun -gel ki yarım saatte o çıkıyor o ayrı-. Hele ya kuruyan dudaklar, oruç tutanı anlamak için en önemli simge, biraz baş ağrısı, biraz da  sigara açlığı...

25.07.2014

19.07.2014

Ruhsuz Atmaca 2 Yaşında...

Sıcak bir yaz günü, güneş ışınlarının dünyayı yaktığı, kavurduğu bir gün öğlesinde, dikey geçiş sınavı sonrasında dünyaya gelmişti bizim bu hayırsız Ruhsuz Atmaca. Belki de bu hayatının kısa süre olacağını düşünmesine rağmen bu hayat beklediğinden de uzun sürmüştü ve bu gün bu hayatın önemli bir dönümü olan 2 yaşına adım bastı. Yani bugün Atmaca'nın doğum günü, benim söylemimle tohum günü....

17.07.2014

14.07.2014

12.07.2014

Mim-10

Bir mimdir, iki mimdir, üç midir, dört mimdir, on dört mimdir, bana bir mim yaptır ha ninnah, tam bunları yazarken kendi kendim filmlerdeki o klasik Amerikan repliklerinden biri geldi: "Hey lanet olası, neyin var senin dostum." Bir çılgın arkadaşımız olan -olmasa da repliğin verdiği gazla- Zamska beni bir mimde mimlemiş...

9.07.2014

6.07.2014

Sinema ve Hayat-9: Memento/Akıl Defteri

Yoruldum ben bugünde her gün olduğu gibi. Anlam veremiyorum, bazen içim içimi yiyor, bazen de normal karşılıyorum hiç bir şey yapmadan yorulma halimi... Hiçbir insanda yoktur herhalde kas hareketi yapmadan, sadece bu dünyada ona verilen dertleri düşünerek yorulma hali... Bazen bu durumuma isyan edesim geliyor, bazen de "dur evlat, ya diğer türlü olsa!" deyip avutuyorum halimin bu şeklini.

2.07.2014

Sinema ve Hayat-8: Wall-E (Esas Oğlan)

Aşkın organik olanı layıktır herkese. Hani abartısı olmayan, saf ve temiz duygularla beslenen, acemi davranılan, salakça yaşanılanından. Çoğu kez yaptıklarına anlam veremediğin, vermeye çalıştıklarının da anlamı olmayanından. En afili, göz alıcı, gösterişlisinden ama bir kadar göze batmayan, gösterişsiz, monotonundan...

29.06.2014

#TweedineBandım-2

Öncellikle tüm İslam aleminin Ramazan Bayramı hayırlı olsun. Birçok şeyin, güzelliğin idrak edildiği ve zorlanmadan orucumuzu tuttuğumuz bir ay olur inşallah.  Malum artık bizim bu internet herkesin hayatında yerini almaya, evin en güzel köşesine ya da diğer bir anlamla koynumuza kadar girdi. Tam biriyle konuşurken ya da güzel bir iş üzerinde iken, "Opsss, bir saniye bildirim geldi" deyip, kesiyoruz güzelim akışı...

24.06.2014

Ezberimi Unuttum...

Öyle anlar geliyor ki çok fazla elektrik israfı oluyor diye, şu hayatın fişini çekesim geliyor. Zaten gitmiyor hiçbir şey hayat büyük bir çoğunluğu mutsuzlukla, dertle, üzüntüyle, hüzünle, anlamı olmayan şeylerle geçiyor ya da geçecek. İnsanlık hüzün müdür? İnsanlık mutsuzluk mudur?

22.06.2014

Mim-8

Bu aralar yazasım gelmiyor nedeni nedir bilmiyorum ama üzerindeki yorgunluktan herhalde. Hazır üniversitede tatile girdi, az biraz dinleneyim diyorum ama o da olmuyor. Ne gariptir bilinmez, ne yapılacak o hiç bilinmez. Ben iç-dış bakım yaptırsam herhalde o zaman düzelir bu anlamı bilinmeyen kara bulutlu karanlık dünyam...

16.06.2014

Koca Yürekli Adama/Adamlara...

Bilmem bu yazdıklarımı o dünya tatlısı herife söylesem ne hissederdi. Gene ekşitir miydi o yorgun ve solgun yüzünü. Düşünür müydü? ben neler yapmışım diye, nelerle uğraşmışım, uğraşmam gerekir miydi bunca yıl? Baba olmak çok zor, her şeyiyle zor. Hayat denilen bu zor ve engebeli yolda, yapacağın her şey tek seni değil, seninle sen olan, insanları da etkiliyor. Belki sana olmasa tınlamayacağın şey, onları etkileyeceği için tınlamak zorunda oluyorsun...

12.06.2014

Tamam Anne!

Onlar bizim kıymetlilerimiz, hayatlarının büyük bir çoğunluğunu, neredeyse hepsini bizi düşünmekle geçiriyorlar. Yeri geldi ağlıyorlar, yeri geldi gülüyorlar. Tek istedikleri ise iyi bir geleceğimiz, iyi bir hayatımız olduğunu görebilmek. Bunu kimisi iyi bir "mürüvvet"(nasıl bir kelime arkadaş), iyi bir "", iyi bir "aşk", ya da mutlu bir "aile"... (bknz...)

8.06.2014

Mim-7

Ara ara olunca mim cidden iyi oluyor. Sevgili blogger dostumuz Gece Düşerken, Ruhsuz Atmaca'yı bir mim yazısında mimlemiş, bende elimden geldiğince yanıtlamaya çalışacağım. Yazıya geçmeden önce mimin tarihçesine bakacak olursak, dermişim. Şaka şaka, haydi sorulara geçelim...

5.06.2014

Kısa Dipnot-34: Global Köy-5

Teknoloji gelişiyor, insan hayatında o vazgeçilmez, bütünleştirici etkisini de zamanla almaya başlıyor. İnsanların hayatlarını basitleştirip, onlara tembelliğin özgürlüğünü tattırmaya başlıyor. Her ülkenin gelişmişlik seviyesinden bahsederken, hep söylenen klişelerden biridir "Teknolojik olarak ilerdeler!" söylemi, deyimi artık her neyi ise...

2.06.2014

Sinema ve Hayat-7: The Lazarus Project/Cennet Projesi

Dünya çok pislik bir yersin, her köşen, her bucağın pislik içinde, kokuyor. Leş olmaya yüz tutmuş bir siluetin var, suratına bakılmayacak lanet bir haldesin. Değerini yitirmiş bir para, hevesi alınmış bir oyuncak gibisin. Sürekli kullanılıp kullanılıp atılıyorsun. Belki de yaratılışın böyle, belki de kişiliğin, kimliğin...

30.05.2014

25.05.2014

Kısa Dipnot-32: Sev Kardeşim

Her insanın ruhunun bazı zamanlar o bedeni terk etmesi gerek, çıkıp bir hava alması, hatalarını ya da hataları düşünmesi gerek. Bir insanı var eden şey onun ruhuyla bedeninin evliliğiyle başlar. Bu evlilik ne kadar iyi başlarsa aslında o mantıkta her zaman devamlılığını sürdürür. Bakın uzun süre yaşayan amcalara, teyzelere hep ruhuyla barışık, hür insanlar...

20.05.2014

Yaşıyorum.../ I Am Alive...

Artık yorgunum gözlerimi açamıyorum, kim var kim yok eksenimde bilemiyorum. Yalnızları oynuyorum nedensizce, kimliğimi kaybetmeye yüz tutmuş bedenim "ne zaman tekmelesem" diye düşünmeye başlıyor... Pes etmiş vücudum artık kaybettiklerimin beni gelip almasını bekliyor. Direnemiyorum, çünkü çok güçlüler, direnemiyorum çünkü istemiyorum. Kendi benliğimde sıkıştırdığım seslerden son bir kez "Gelin alın beni!" diye bağırasım geliyor, ama olmuyor...

17.05.2014

Kısa Dipnot-31: SO(r)MA Ne Haldeyiz...

Vay be hayat ne kadar bayatladı, insanlık aldı başını gidiyor, ucu görünmeyen bataklığa... Övünüyoruz yapmadığımız insanlığın davranışlarıyla, övünüyoruz kimliğimizin verdiği putlaşmış düşüncelerle. Hep biz varız, bizim dışımızdakiler; öcü, kaka, pis, cız, vız...

15.05.2014

Bir Garip ki SO(r)MA!

So(r)ma ey dost, bu kadar ucuzladı insan canı, so(r)ma ey dost hafifledi hayat gayesi, bırak gitsin artık bu canlar...  Tek derdi yaşamak olan insana neydir garezin, tek derdi geçim olan insana nedir sebebin... Daha dün çocuktuk belki anlamıyorduk ama artık anlıyoruz, insanlık ucuzladı, insanlar değersizleşti...

11.05.2014

Bir Annedir, Tabiat...

Biz büyürüz ama onlar bizi hiçbir zaman büyüdü görmezler. Biz deyince onların üzerinde vardır hep bir yük, hep bir çile vardır. Dokuz ay taşırlar, yetmez 18-20 sene bebek gibi bakarlar. Üzüntümüz üzüntüleri, acılarımız acılarıdır. Var mıdır dünya da böyle bir fedakarlık, var mıdır böyle iyi niyet...

8.05.2014

1.05.2014

Şiddetin -Her Türlüsüne- Hayır!

Galiba yanlış anlaşıldı bu hayat, ya da öyle anlamak için uğraştılar. Hüküm ve hükmetme üzerine kurdular temellerini. Emelleri hep kendilerine oldu, eceli gelmeden cellat kesildiler. Çok yanlış anladılar Rabbim, çok yanlış... Anladıklarıyla kalmadılar, bize de öyle anlattılar, kendilerini zehirledikleri kalmadı bizi de zehirlediler Rabbim, sen koru bizi...

27.04.2014

Bu İşte Bir Yalnızlık Var!

Yorulmaya başladım, çıkamıyorum artık bu dipsiz kuyudan. Üstüme üstüme geliyor yalnızlık, beni artık bu son kalemden vurmaya çalışıyor. Neydir kini bilmiyorum bana karşı, belli ki geçmişte canı yanmış... Önce yalanlarla kandırıp, ona karşı direnişimi kırmaya çalışıyor, sonra o kötü ve gaddar yüzündeki kini görebiliyorum...

24.04.2014

Kısa Dipnot-30: Yorumsuz

Şiddet insan zihninde meşrulaşmış bir bütün haline gelmiş, artık ne yaptığını bilmeyen bir varlık olan insanlık bunu normal bir davranış olarak kendi benliğine iliştirmiş. Sanki süregelen ve vazgeçilmez bir davranış olmuş şiddet anlayışı. Bazen övünme kaygısı, bazen iktidar kayısı almış o güzel zihin evrenini... Bir şeyi kırk kere dersen/tekrarlarsan o da olurmuş misali.

21.04.2014

İnsan Ne İle Yaşar?

İnsan gerçekten hakikatlerinin farkında mı? Bu dünyaya neden geldiğini, ne olması gerektiğinin farkında mı? Yapacaklarının ya da yapmayacaklarının farkında mı? Bu kadar kolay mı hayat, ya da biz bu hayat oyununu kolay mı görüyoruz? Biz neden bu kadar bireyselleştik, neden bizim gibi olmayanları ötekileştirdik?

17.04.2014

Mim-6

Mimler mimler mimler, bu aranın blog trendleri arasına giren o garip içerikler, bugün/gece elimden geldiğince mim sorularını cevaplamaya çalışacağım, bu son zaman için yapacağım son mim olacak sanırsam(Bir tane Dondurma Delisinden bekliyorum o son olacak herhalde).Mimin konusu, Umut Hikayem'in spontane bir şekilde, eldeki sorulara müzik listesindeki şarkılarla yanıt verme mimi. Hani soruya listede rastgele seçim yapıp ne çıkarsa bahtına hesabı. Çok geniş bir listem olmasa da bakalım ne çıkacak?

12.04.2014

Sinema ve Hayat-6: Hours/Yaşam Savaşı

Her şey çok güzel başladı, umutları olan mutluluklarla, her şey çok güzel başladı, sonu olan bir bütünlükle. Çok sevdik birbirimizi, çok özledik. Bir yol çizdik, mutluluğun olduğu ve o mutlulukları olan iki paydaşı biz, birbirimizin vazgeçilmezi olmayı. Artan sancılardı mutlulukları doğuran, cümlelerin sonlarını üç noktayla değil de, noktalarla tamamladığımız, her şey çok güzel başladı...

6.04.2014

Nerde Kalmıştık (EY!) "İnsanlık"...

İnsanlığı insanlara emanet etmek, zor bir şey. Sığındığın limanların emretmediği düşüncelerde kendini mutlu hisseden beyinler, düşünemediği insanlıkta elde ettikleri bir bireylik sıfatından utanmazlar. Kafalarında oturtmuşlar cenneti ama bilmiyorlar ki cennet için insan olmak gerek, kalp kırmamak gerek...

1.04.2014

Kısa Dipnot-29: Önce İnsan Ol!

Neyedir bu kin, neyedir bu nefret. Neden insan insanoğluna nefret duyar? Neden hep karşısındakine çamur atmaya yeltenir ve hep "ilk o başlattı" der, kendinde hiç aramaz hataları? Çıkarları hayatın anlamı yapmak, onları anlamlandırmak neyedir, kimedir... Yapman gereken ödevler varken neden başkalarınınkini önce yapmaya kalkarsın...

28.03.2014

Man-i-dar

Hiçbir şey bilemedik bu yalan dünyada, anlatamadık derdimizin "insanlık" olduğunu. Hep bir çelişki, hep bir yarışın elamanı olduk. Ya bir kral olduk ya da bir piyon... Savaşmak öğretildi, genlerimize bunlar aşılandırıldı. Sevgi, aşk, mutluluk gibi şeyleri hep savaşla elde etmeyi öğrettiler. Tam bir yaşam felsefesi oldu...

23.03.2014

Mim-4

Yakın zamanda tsunami gibi yayılan bloggerlar için mim olayı beni de dalgasına kattı. Bloggerlar arasında birlik ve bütünleşmeyi sağlayan, ikili ilişkileri güçlendiren mim olayı ciddi anlamda önemli bir mevzu. Ayrıca içerik bulmakta zorlanan bloggerlara içerik katkısı yaptığı yadsınamaz. Gelelim benim mimleyen Mor Rimel ve Sinem Demirdöven'in sorularına:

22.03.2014

Büyüdük Aniden...

Her ne kadar büyüsekte, yaşamak istiyoruz, dönmek istiyoruz çocukluğumuza. Öyle anlarda geliyor ki bu esinti benliğimize "keşkeler"le küfrediyoruz imkansızlığımıza. Orada bıraktığımız, yapamadığımız, ertelediğimiz o kadar eğlence var ki, onları tamamlamak istiyoruz an ve an. Olmuyor, teknoloji gelişti diyoruz; fakat götüremiyor bize eskilerimize, aksine siliyor geçmişimizi "unut" diyor bize, geri gelmez hayaller...

20.03.2014

Mim-3

Blog dünyası için herhalde birleştirici unsurların başında gelir, mim. Çünkü aklında bir takım sorular vardır, bunu kendi kafanda cevaplarsın sonra takip ettiğin insanlara bunları yönlendirir onların kafasındakilerinde yanıtlarını alırsın. Çok birleştirici, sosyalleştirici, ve yapıcı işlere yardım eder. Dostluğu pekiştirici yanı da vardır elbet. Şimdi sevgili blogger dostumuz Deeptone beni bir yazısında mimlemiş gelelim onların cevaplarına...

15.03.2014

Sinema ve Hayat-5: American History X/Ön Yargıları Sıfırla!

İnsanlar yaşamlar boyunca belli değer yargılarına sahip olurlar, insan dediğimiz bütünü oluşturan bu bütün o insanın değer yargılarıdır. Hep bir döngü içersinde gerçekleşen insan hayatı bir bütün olabilmesi için, değer yargılarına sahip olması gerekir. Peki değer yargılarımız bize mi aittir yoksa başkalarına mı?

12.03.2014

Kızı Görücüden, Futbolcuyu Menajerden Alıcan...

Şimdi geçelim günümüzün konusuna, insan hayatı her zaman benzer yaşam formlarından ibaret, ne yaparsak yapalım yaptığımız bir işin farklı versiyonlarda icra edilmesinden ibaret. Bunu hayatın her aşamasında hayatın her anında görmek mümkün; çünkü insan yaşayışlar bütünü ve bu yaşayışlar hep versiyon versiyon gelişen ilerlemelerden ibaret.

6.03.2014

#OtobüsHalleri

İnsan hayatının ortalama 80 yıl olduğunu düşünürsek, bu ömrün çoğu yollarda geçiyor diyebiliriz. İşe, okula bir yere giderken ayağı yerden kesen hususi aracı ya da  malumumuz aracımız otobüs veya minibüs oluyor. Maksat ayağı yerden kesinde, o ayak kesilirken, başka her şey kesiliyor o ayrı, bu yazıda uzun zamandır Ruhsuz Atmaca'da yaşanan bunalım dolu yazılara bir nebze olsun ara vermek için otobüs hallerine değinmek istedim.

1.03.2014

Geçen Sene Bugünlerde...

Tam bir sene önce bu günlerdeydi, uzaklardan gelen Azrail benden bir şey aldı. Dur diyemedim, aslında durduramadım kendisini, çok istedim durdurmak, bırak onu beni al demeyi, ama olmadı. Kulakları sağır, ağzı mühürlü, gözleri kapalıydı... Ne gözyaşından anlıyordu, ne de o acı çığlık ve yakarışlardan...

26.02.2014

Kısa Dipnot-28: İnsan Olmak

Zaman bu ayrılıklara gebe, olmayacak işlerin ard arda tekrarlanmasına, olmayacak denizlerde balık avlanmasına gebe. Yaşıyoruz, fakat sormuyoruz, oynadığımız bu yalancı, insan sahtesi hayattan keyif alıyor muyuz? Büyüdükçe bütünleşmesi gereken bu bedenler kin ve nefretin esareti altına girip ayrışmaya başlıyor aniden...

22.02.2014

Kısa Dipnot-27: Anlayamazsınız!

Hayatın yalnızlığı mıdır hayatı anlamlandıran; hiç olmadık yere hiçler peşinde koşarken anlamsız yere kaybetmeler midir anlamları bozan. Var olmak isterken yok olmanın acı yüzüyle tanışmak mıdır? İnsan siluetleri arasında sıkışarak onların yaptığı abartılı eylemlerin önemsiz nesneleri olmak mı yoksa...

17.02.2014

Ama Olmuyor!

Şuanda biri gelse çekse silahı vursa beni alsa bütün günahlarımı benden sevaba girse ne hoş olurdu. Yok olmak, kaybolmak istiyor insan. Olmayan durumlara, olmayan anlamlara haykırmak... Kendisine verilen ama bir türlü sahip olamadığı bu bedenden bir yalanla kaçmak, kurtulmak istiyor. Biriktirdiği umutları, yaşamak istediği umutları harcamak istiyor ama olmuyor!

13.02.2014

9.02.2014

Bir Hayat Düşün...

Bir hayat düşün umut ışıklarını aramayla geçen, bir hayat düşün bu ışıkları ararken karanlıklara bürünen, bürünen karanlıkta boğulan. Sevmek isterken, sevgini vermek isterken bunların tersine çevrilen. Nefreti bile sevgiyle doluyken o sevgisi görülmeyen. Ağlarken, üzülürken bile seven, umudunu kaybederken bile içten içe bağlanan, kopamayan...

7.02.2014

Kısa Dipnot-26: Mânasız Fakir Edebiyatı

Bazen öyle anlar geliyor ki alıp gitsen bir başka, kalıp savaşsan bir başka... Elinde olmayan sebeplerin seni esir aldığı ve senin hiçbir şey yapamadığın amansız anlarda ne yapmalıyım, neler yapmalıyım da rahatlamalıyım deyip duruyoruz bu hayatta. Yaşam bu her günü ayrı bilmecelerle dolu, kendi içine kapalı o manasız ve zaruri kaideler ürünü...

3.02.2014

30.01.2014

Ütopya-2: Sevmek Zamanı

Hayatın çok büyük bir bölümü bekleyerek geçiriyoruz. Anlamını bilmediğimiz o sözleştiğimiz mekanda ben geliyorum, sen ise işin çıkıyor ve durumları erteliyor, gelmiyorsun. Ben, senin olmak isterken, sen topu taca atarak zaman kazanmaya çalışıyorsun. Ben olmayacak anlamlara peşinde koşmayalım diyorum; sen ise seni bir geçiş süreci olarak gören bireylere yöneliyorsun.

28.01.2014

Geçmişi Anma: İlk ve Son Şiir

İnsan sakladığı şeyleri karıştırdığında geçmişine dair önemli şeyler bulabiliyor. Bu belki bir fotoğraf, belki peçete, belki kurumuş gül yaprağı ya da küçük bir kağıt parçası... Anlamı büyük oluyor, o güne kadar saklamışsın ve o günde eski günlerine dönmüşsün. Bu yüzden geçmişinde hayatına mal olan şeyleri saklamak insan için önemli ve gerekli bir şey. Zaruri olmasa da insani bir ihtiyaç.

23.01.2014

#TweedineBandım

Her gün gelişen teknolojide kullanıcı olarak birer kobayı oynuyoruz. Zaten bunun olmasını isteyen yaratıcı firmalar, küreselleşmeyle bunun yayılımını çok iyi bir şekilde yapıyorlar. Peki bu cümleyi kurarken ne mi demek istedim? Demek istediğim şu küreselleşmenin temel amacı "tek bir dünya" modeli yaratmaktır. Günümüzde eskisi gibi ulaşımın sıkıntı olmadığını düşünürsek; güçlü olan herkes bu tek bir dünya ya da tek insan modelinin hükmedicisi olmak ister. Zaten tüketim çılgınlığı da burada çıkmıyor değil mi?

20.01.2014

Ütopya: Sen Ben ve Gerisi...

Yarın farklı bir gün olacak, yarın bir çok günün olmak isteyeceği ama olmayacağı gün olacak. Takvim yapraklarının bu günü temsil etmek isteyeceği gün olacak. Herkesin sahip olmak istediği fakat sahip olamayacağı gün olacak. Umut edipte, yaşayamayacağı ama yaşamasa da görmekten mutlu olacağı bir gün olacak...

16.01.2014

Kısa Dipnot-25: Dünya Görüşü

Dünyada sekiz milyar tane yaşayış var, hepside birbirinden farklı. Belki gidişatları benzer ama türleri farklı, anlamları farklı. Kimisinin hoşlandığından, kimisi hoşlanmıyor. Kiminin sevdiğinden, kimisi nefret ediyor. Yaşayışlar belli bir yaşlanmanın ürünü; eğer çok yaşarsan, ya da çok yaşadığını sanırsan çabuk yaşlanırsın. Eğer hiç yaşamadım dersen o zamanda çok çocuksu kalırsın.

13.01.2014

Röportaj: Blogların Hoca'sını Ziyaret Ettik

Blog açmaya karar verdiğimde acaba yapabilir miyim? Yaparsam nasıl yapmalıyım? derken kafa karışıklığı içinde tanıdım  Blog Hocam 'ı (+Serdar Kara ). Bugüne kadar bu blogu getirmemde katkısı olan önemli şahsiyetlerden biri, bu ayrıca sadece benim için değil, bloga adım atan herkes için geçerli. Bu seneki blog planları kapsamında ara ara röportaj kararı aldım. Bunun ilk adımını, benim için önemi olan Serdar Abi'yi ilk olarak sıraya koymak istedim kendisiyle yaptığım röportaj biraz uzun ama güzel röportaj oldu. Ara ara bu şekilde röportajlar blogda olacaktır. Kendisine bir kez daha kırmadığı için huzurlarınızda teşekkür edip, sizleri röportajla baş başa bırakıyorum...

11.01.2014

Hayatımız Sınav: Son Adım

İlk önce hazırlık evresini geçirdiğimiz sınav maratonunda esas meselenin olacağı ikinci aşama çok önemlidir. Çünkü ucunda yapılacak tatilin kısalması ve daha da önemlisi dönem uzaması gibi kritik hayati ve bir o kadar zor durum söz konusudur. Planları bu çerçevede değerlendiren son gün kahramanımız çalışmalarına da hep Nerden başlasam! sorusuyla sorar...

5.01.2014

Hayatımız Sınav: İlk Adım

Hayatın her türlü sınavını yaşıyoruz, yaşadıkça yaşlanıyoruz. Hep bir umutla giriyoruz fakat sonunda hep unutuluyoruz. Kimisi züğürt tesellisi ürünü, kimisi ise şansızlık... Herkesin kendine göre bir sınavı var bu hayatta, dertler bir değil ve ulaşılacak sonuçta bir olamaz. Bu yüzden hepimizin sınavdan not, başarı beklentisi başka oluyor.

Reklam