Bundan yıllar yıllar evvel, 18 Temmuz 2012 saat iki üç civarı, DGS sınavından çıkılmış, eve dönülmüş, "acaba kazanır mıyım?" düşüncesi eşliğinde; "ulan şu bloğu açalım!" diye bir hareketle "Ruhsuz Atmaca"yı açmıştım. Daha önce açtığım bloğumun aksine ismi düşünülmüş "yapamazsam silerim!" diye de bir şerh koymuştum. O günden bugüne tam 13 sene geçti. Ve bugün 13. senenin ilk yılı...
Pesimist biri olduğum için genelde düşük moralle yaşayan biriyim, buna rağmen iyi bir idealle bu bloğu bir noktaya taşıdım. Fakat bir yanlışla! O da bloggerların azalan blog yazarlığını daha sosyal alanlara taşıdıkları sırada fırsatları değerlendirirken benim daha gelenekselci kalarak "blogum da blogum!" gibi saçma bir enfeksiyon hastası gibi davranmamdı.
13 yılın son 5-6 yılı zaten bu blogun yalnızlaşan ve kaybolan sosyal eksenini de gösteriyor. Aslında olması gereken sonu görüp bir şey yapmamak bir intihar, ben de onu yaptım. Lakin blogu ilk açtığımda da parasal ya da maddi temelli hiçbir eylemde bulunmayacağımın sözünü kendime vermiştim. Bunu tuttum...
![]() |
bir yaşlanmışız, öyle böyle değil... |
13 sene içerisinde doğrularım da oldu yanlışlarım da oldu, sonuçta ben de bir insanım... Sevindiğim şeyler ise yaptığım doğruların fazlalığı... Birçok insanı blog yazarı olması için maillerle spamlıyarak (sapık diyenler oldu!) etkilemeye çalıştım. Arasından zengin olanlar beni unuttu ama beşer şaşar, görüşürüz bir gün... Göreceksiniz, görüşeceğiz, dermişim.
İyi insanlar tanıdım, iyiliği olan insanlar. Belki de normal hayatımda ya da sosyal hayatımda tanıyamadığım iletişim alanı oluşturamadığım insanlara göre iyi insanlar. Sohbetin, yardımlaşmanın ya da onlarla iletişim kurarken bunun doğal olduğunu hissettiren insanlar. Bu noktada deşifre de oldum o kötü! O karanlık profilin ardındaki karizma kimdi? Bu mu lan!
Hala arada yazıştığım üç beş kişi kaldı ama ben blog geçmişini unuttum.
-Arada beni tanıdın mı?
--Nerden?
-Blogdan! şeklinde bir diyalog geçerse, akademide bellek çalışan ben için bunamak biri olduğumu bilin isterim.
Ruhsuz Atmaca artık yalnız! Bu alan, bu ortam artık eskisi gibi değil. Ben bile haftada bir kez bakıyorum. O eski her gün baktığımız, ulan biri mesaj attı mı, yorum yaptı mı? dediğimiz zamanlar bitti. Ve şu an blogger sayfasında dandik ayarlar ve paintte oluşturulmuş resimlerle yapılmış tasarımla onay tuşuna bastığım noktadayım... Üzücü mü? Değil! Çünkü hayat öğretisi yeğen! Fırsatları değerlendirmez, kendini yenilemezsen yalnızlaşırsın... Bu kötü bir durum mu? Tabii ki Hayır...
Ancak bitirmemem için bir sebep yok artık! Öyle bir coğrafyadayız ki, insanları savaştırıp öldüren bir yapı bir yerde, kendi din kardeşlerimin bir soykırıma kurban gitmesi bir yerde, kendi yaşadığım ve ülkemdeki enteresan işler bir yerde; total bir acı var. Aslında bir önceki sene amacım, en azından hayatımda iyi bir şeyler olursa veda yazısı yazıp ATMACA'yı özgürleştirmekti. Çünkü artık benim bedenimde ona verilecek bir şey kalmadı gibi hissediyorum. Kendi yokluğumun derinliğinin az önce bahsettiğim gerçeklikler karşısında dalga geçmekten öteye gidemeyeceğini biliyorum.
ve bir durum daha var, "YAŞLANDIM!" Yani teorik olarak orta yaşlıyım ama yaşlandım vallaha! Cedric gibi 50 yıldır 8 yaşında değilim. Ve içimde bu yaşlılığın verdiği Yaprak Dökümü r*gli Ali Rıza Bey memnuniyetsizliği, Sedef Kenafirliği, Ferhunda etrikası var. Ali Rıza Bey'im ben! Şok Şok Blog ismi Ali Rıza olarak değişiyor...
Yani kısa süreli alt sınıf performans showu yaptım LÜTFEN YORUM YAPIN!, YORUM YOKSA NOKTA KOYUN! (nokta koyun yayıncı itemi, arada bilgi vereyim.)
![]() |
ben bir atmaca'yım rize'nin dağlarında... |
Bloglar için artık "rumuz isim" dönemi bitti, güven problemi de yaratıyordu. Gizli kalmanın cazibesi kalmadı ama ben olabildiğince kalmayaca çalışıyorum. "Rumuzsuz Türk Bloggerlar" açılımı gelir mi? İşsiz bir akademisyen olarak belki bana da iş verirler.
Neyse okuyan blogger dostlar ya da eski sevgililer (zor bir durum!) olursa; herkese sevgilerimi iletiyorum. Burası benim kolay vazgeçme huyumu bıraktığım bir yer. Zamanla ikinci benim olan bir yer. Ruhuz Atmaca benim kötü yanım ve doğrucu kısmım ve şu günlerde kendisini aradığım, bir türlü olamadığım bir yer. Allah'tan iyi şeyler istiyorum, güzel bir veda, makale işlerini bırakırsa, küçük bir şiir kitabı ya da ona benzer bir anı unsuruyla da veda...
Şimdilik devam ediyoruz, herkese sevgilerimi iletiyorum. Zaman çok çabuk geçiyor, yanınızda ya da yakınınızda olanlarla sevginizi güçlendirin. İyi dostlara gidin, bugünleri değil yarınları olacak olanlara... Beni tanıyan herkese kusurlarım için özür dilerim, güldürdüysem de mutluluklarımı gönderiyorum. Kalın sağlıcakla... (Salıncakla değil, bir gün millet bahçesi buluşması yapabiliriz. Organizatör Aslı okursan buraya kadar aklında bulunsun.)
Son olarak ChatGPT ve Copilot'da prompt üzerinden bugüne özel olarak hazırladığım birbirinden kötü (birkaçı iyi) tasarımı paylaşıyorum. YORUM YAPABİLİRSİNİZ!
![]() |
copilot ve chatgpt tasarımları |
iyi günler...
18072025/ruhsuz atmaca
takip edebilirsiniz:
Merhaba!
YanıtlaSilÖncelikle bloğunuzun 13. yılı kutlu olsun. Yazdıklarınızı okurken içtenliğiniz ve yılların birikimi görülüyor... Bazı düşünceleriniz bana da çok tanıdık geldi. Ben de pesimist biriyimdir ve önceden gelenekselci kalmakta biraz ısrarcı biri olarak bir köşeye çekilmiştim. Ama sonra fark ettim ki sevdiğimiz şeyleri yapmaya devam ederken bir yandan da yeniliklere kapı aralamak hayatı daha yaşanabilir kılıyor.
Ben de bu yıl, sizin gibi bir başka blog yazısında bloğunun yıl dönümünü okuduktan sonra kendi blogumun 7. yılına girdiğini fark ettim. Bu farkındalığın gecikmiş olması değersiz gördüğüm için değil de tam da sizin dediğiniz gibi, artık o eski sıcaklığı sağlayan okur kitlesinin olmaması ve sosyal medyanın baskınlığı yüzünden. Ama ne olursa olsun, bloglar hala biriciktir gözümde. Çünkü içinde hem bizim “eski biz”imiz var hem de hala vazgeçmeden yazan bir kitle var.
Bir de şunu söylemeden geçemeyeceğim: Yazınızda geçen “Ruhsuz Atmaca benim doğrucu ve kötü yanım” demişsiniz, o kadar çarpıcıydı ki… Bazen bloglarımız gerçekten bizim gölgemiz, ikinci benliğimiz oluyor -hatta çoğunlukla-. Okuyanlar azalsa da bu gölgeler hala bizimle, o yüzden yalnız da değiliz aslında. Ve bence siz o gölgeye yıllar içinde sadece bir isim değil; duygu, ironi, samimiyet ve direnç de yüklemişsiniz. Bu yazınız da, vedayı görmeyiz umarım ama hem veda hem devam ihtimaliyle çok kıymetli.
İyi ki hala buradasınız diyelim şimdilik. Yazmak için zor vakit bulduğum gibi bloglarda gezinebilmek de son yıllarda benim için epey zorlaştı. Ama eninde sonunda dönüp geliyorum buraya, her ne kadar geldiğimde birçok şeyi kaçırmış gibi hissetsem de. Yeni yazılarınızı elimden geldiğince takip etmeye çalışacağım. Bu yazınız da gerçekten “nokta koydurmaz” nitelikte olmuş. Tekrar bloğunuzun doğum günü kutlu olsun. :)
Selamlar,
SilO kadar güzel bir yorum yapmışsınız ki ne diyeceğimi bilmedim. Blog yazarlığının belirleyici özelliği dijital günlük olduğu için pesimist insanları daha çok içine çekmesiydi. Çünkü sözlük yazarlığıyla her ne kadar -Mırc etkisi de var - rumuz isimli yazarlık artsa da sevilen çoğu blogger rumuz isimliydir.
Kendinizi keşfetmeniz güzel, çünkü blogger olmak ya da blog içinde düşünceleri hapsetmek artık gerçekçi bir şey değil. Bence yanlış da. Çünkü çağın rasyonelliği artık yeniliğe bakıyor. Eskiden günlerce düşünülerek yazılan şeyler artık zor değil. İyi yapmışsınız.
Ben doktoradan sonra biraz koptum. Eskiden belirli cahiliğim ve cesaretim vardı ancak bir de rumuzum bilinmeye de başlandı, sınırlandım. Yazan kitleler var ama içinde olursanız da yazma motivasyonunu artırır ama benim durumum Kemal Sunal'ın at yarışı oyarken aradığı şişik baba kasedi, dedikoducu teyze ya da kokan bir şey taşıyan amca. Dolmuşum gitmiş gibi bir durum, döneminde yazdığım çoğu kişi yok artık.
Bir dönem bloğumun benim bir yönüm olmadığını düşünürdüm ama sonra düşününce aslında kişilik bölünmesi gibi ikinci ben'im gibi. Fakat şu beni terketmiş durumda, anlaşamadık.
Veda durumu da 13 yıldır söylüyorum, iyi bir şey olur bir nesnelleştirme imkanım olursa yapacağım. Siz yapmamaya çalışın. Blog yazarlığı diğer içerik üreticiliğinden farklı durumda. Makyajı yoktur, doğallığın varsa sen olduğun bilinirse buna filtre uygulayamazsın. Doğaldır. Bir kez daha teşekkür ederim. Çok kıymetli yorum oldu. Paragraf paragraf yanıt verdim kusura bakma. Benim için kıymetli. Blogunuzu terk etmeyin. İÇERİK KRALDIR! mottomuz bu. :)
Sevgilerle.
Öncelikle on üç yıllık istikrarlı blog yazarlığı yolculuğunu kutlarım. Fiziksel anlamda bir araya hiç gelememiş olsak da bu yolculukta omuz omuza yürüdüğümüzü hissettiğim blog yazarlarından birisin.
YanıtlaSilYazın genel anlamda beni üzdü. Serzenişlerinden, hatta bazı cümlelerini de sitem algılayıp, kendi payıma düşenleri aldım. Hiçbir yalnızlık, kendi başına değildir.
Burada olmaktan dolayı mutluyum, burada olduğun için de teşekkür ederim. Yol uzun. Aynı paragrafta kendi cümlelerimizle var olmaya devam etmek dileğiyle.
-"Yorum çok uzun" uyarısı verdiğinden tamamını sana İletişim Formundan gönderiyorum ;)
Teşekkür ederim. Lakin ben eskisi gibi blogger olarak hareket edemiyorum. Bunu biraz bloguma gösterdiğim özensizlikle ölçebiliyorum. Yazdıklarım üzmesin ben pesimist biriyim, uzun süreli depresyonlarım da oldu. :) Maile bakacağım.
SilBlog yazarlığı, bloggerlığın devamı için emeklerin çok; eğer genel bir tartışma alanı olsa bunun takdiri de olabilirdi ama malum popülerite rasyonalitedir. Tekrar söylüyorum, umarım kurduğun ideal düşünce gerçekleşir.
Sevgilerimle.
13 yaşına basmış bir blog düşün… Hem hâlâ ayakta, hem de hâlâ “ruhsuz” kalmayı başarıyor. Şaka bir yana, bu kadar yıl boyunca içinden geldiği gibi yazabilmiş olmak başlı başına bir başarı. Hiçbir şeye yaranma çabası gütmeden, algoritmanın değil insanın ruhuna yazmak kolay iş değil. Burası zamanın dışında kalmış bir yer gibi—ne bir influencer kaygısı, ne bir “trend” kokusu… Sadece sen ve kelimeler. Devam et Ruhsuz, yaşlandıkça daha da güzelleşiyorsun.
YanıtlaSil9 yıl boyunca sıkı takipçin oldum. Yazılarını hep okudum ama her zaman yorum yazamadım. Ama hep okudum. Nice yıllara RUHSUZ ATMACA.
Böyle yorum yapınca da bir halta yaramış gibi hissediyorum. Teşekkür ederim. El verdikçe, gönül devam ettikçe devam ederim umarım. Yorumun ve iyi niyetin için teşekkür ederim. Güzellikler seninle olsun.
SilBence insanlar bir şekilde geri dönüyor. (Tabirim için affedin "kürkçü dükkanına"). Ben de tekrardan blog okumaya başladım. Ufak ufak geri dönenleri de görüyorum aslında. 13 yılı devirmiş, artık buraların abisi olmuş bir blogu yalnızlaştırmak yakışmaz size. Siz yazmaya devam edin, bizler okuyup sizi anlamaya (çalışmaya) söz verelim. Blogunuzun yıl dönümü kutlu olsun.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Ben yüceltilecek bir değer değilim blog dünyası için çok incesiniz. İnsanların dönmesi güzel ama bu kopuk alanda iletişimi belirleyebilmek zor. Umarım bir yön ve yönelim olur. Ben de unuttuğum eski bloglara üzülüyorum. Ara vermenin böyle bir zararı var, "bu kimdi?" falan diyorum bazen. Teşekkür ederim. Niceleri sizin olsun.
Sil