İlk önce karısını ve çocuğunu kaybetmişti, sonra yeniden onu hayata döndürecek olan yeni aşkını. Yitkinlik ve bıkkınlık işte tamda burada başlamıştı. Hayat hep alıyor; ama nedense hiç vermiyordu. Belki de hayatın kaybedeniydi kendileri. Sadece savaşmak için dünyaya gelmiş bir lider; fakat kaybeden bir lider. Kendisine zarar gelmezken sevdikleri hep zarar görüyordu. Kendisine zarar vermeye çalıştığında etrafındakiler zarar görüyordu.
Karakter yaratımı olarak muazzam bir karakter Max Payne. Geçen yazımda da belirtmiştim oyunların sinemasal değeri vardır. Max Payne'de sinemasal bir kahraman, yapı olarak incelendiğinde empati kurulabilecek ve öykünebilecek bir karakter. Fakat bir kez daha söylemekte yarar var o tam bir "kaybeden bir karakter..."(çoğumuzda öyle değil mi?) Max Payne karakterini yeşilçamda bir kılıf uydurmak istersek; buna en iyi örneğin "Cüneyt Arkın"ın olabileceğini söyleyebilirim.
Yakın zamanda Max Payne 3 oyununu oynama fırsatı buldum. Hani oyun kısmında kısaca bahsedecek olursak; bana göre oyun güzel olmuş. Hem grafik anlamında hemde senaryo anlamında. Artık oyun ve grafik teknolojisinin gelişmişliğine düşünürsek karakterler çok canlı ve ortamlar gerçekçi.(bir takım eksikler var ama) Ama eski serilere göre birazda oynamak eylemini ortaya çıkarmaya çalışmışlar. (duygular ikinci planda)
Bu bölümde serinin 2 oyununun dokuz sene sonrasına gidiliyor. Polisliği bırakan, ünlü bir iş adamının özel güvenlik elemanı oluyor. Pek karakter ismi vermeden burada bu iş adamının kaçırılan karısını kurtarmak isterken kendini bir anda çetelerle savaşırken bulur. Fakat oyunda gene talihi dönmeyen Max iş adamını karısını kurtaramaz ve hatta onu öldürmeye gelen çete iş adamını da öldürür. Oyunun geçiş teaserların da Max'in bunalımlı ve stresli anlarını görmek mümkün.
Oyunun sonuna gelecek olursak her oyunda olduğu gibi Max kayıplara rağmen girdiği savaşı kazanır. Ve tükenmişliği ve kaybetmişliğini Brezilya'nın Bahia şehrinde unutmaya çalışır. Bu oyun hikayesi için son mudur bilinmez ama umuyorum ki son olmaz. Çünkü daha her ne kadar kazanarak bitirdiyse de Max Payne'nin hayatın ondan aldıklarına karşı bir intikam savaşı var ve bu o kadar da kolay çözülecek bir şey değil...
Ayrıca oyunun vazgeçilmez müziğini dinleyin ama tavsiyem huzursuz bir anınızda iseniz sonraya erteleyin...
Max Payne-Theme (Cello)
Çok güzel bir yazı ellerine sağlık dostum ;)
YanıtlaSilHala dün gibi aklımda ilk oyunun sonları o kapkaranlık ortamda takip edilen izler ve ağlayan bir bebek sesi.. ne güzel komşumuzdun sen Max Payne ağabey diyesi geliyor insanın :)))
Çok teşekkür ederim. :) Unutulmazlar arasında ilk sıradadır bende. İlk oynadığım oyundur belki de :)
SilYine çok çok güzel bir yazı olmuş bu :) Daha önce de rast geldiğimde yapmıştım Max Payne'li bir bloğunuza yorum. Yine rast geldim ve Max Payne ile ilgili yazılar görmek çok hoşuma gitti. :) Bundan sonra sık sık takip edeceğim sizi :)
YanıtlaSilVe, 3. oyun ne yazık ki bir "Max Payne Fall of Max Payne" değil :)
Çok teşekkür ederim, Max Payne psikolojik bunalımı ile hayatım bazı noktalarda kesişiyor, çocukluğumdan beri çok sevdiğim bir oyundu zaten. Elimden geldiğince yazmaya çalışıyorum. 3. oyun aslında iyi ama tabi orada daha çok bir hayat, Max Payne nin hayatı değilde savaşma, çatışma falan amacı var o anlamda kötü. Çünkü, Max Payne oyunlarının temel noktası bir sinemasal olguya, hayatta, o yaşadığı kayıplara dayanır. Son oyunda bunu görmek mümkün değil. :)))
Sil