Hayat bu her şeye kadir. İlk önce kaybettik, ağladık, göz yaşlarımızı akıttık sonuna kadar. Uyumadık, seslerimizden de uyutmadık kimseyi. Bunalıma girdik bir kere, zaman da ilaç olmadı hiç bir şeye.
Kazandığımız tek şey kaybettiğimiz değerlerdi.
Zamanla ağlamanın bir şeyleri geri getirmeyeceğini öğrendik. Ağlamaktansa kısa sürelide olsa ona nasıl ulaşabileceğimizi düşündük. Belki günlerimizi belki aylarımızı harcadık. Biliyorduk,
Ulaşmalıydık! O insanın yüzüne bir kez daha bakmalıydık. Hiç beklemeden giden bedenine dokunmalıydık. Belki de meleklerden kısa süreli de olsa izin istemeliydik.
|
Bugün büyümenin yolunu bulacağımız gündür... |
Sonra birkaç iyilik yaptık, bu iyilikler yeni iyilikleri kovaladı. Hak kazandık ve umut doğdu. Yukarıya çıktık, cennete. Düz, yeşil yeşil ağaçların olduğu ağaçların sonunda beyaz bir görüntü vardı. Tek o taraf parlaktı diğer yerler ise daha koyuydu. Cennete, iyi ve kötü yanımızla beraber gitmiştik ve bu ağaçlı yolda sağ taraf iyilik için çekiyordu, sol ise kötülük. Ama ikisi de o ışığa ulaşmamamız için bizi kandırmaya çalışıyordu. İyi tarafımız hep iyi niyetinde kandığı için hep sağ taraf kayıyordu fakat kötü tarafın inadı yolun ortasında yürümemizi sağlıyordu. Bu cennet, normal cennet tarifinden farklıydı.
|
Torkovsky-Mirror(Ayna) filminden bir kare... |
Nitekim, yorucu yol sonuna gelmiştik, kapıda melekler vardı, ve melekler kötü tarafın dışarıda kalmasını istiyordu. Kötü taraf ne kadar inatçı olsa da bir şekilde ikna etmiştik. İçerisi çok aydınlıktı, ve karşıda yatan bir melek vardı. Bana/bize ait olan bir melek. O nur yüzüyle, gülen dudakları onu melekliğini tescillemişti. Yanına yaklaştıkça meleklerin onun etrafında dans ettiğini, ona nasıl hürmet ettiğini görüyorduk. Ağlamıyorduk, çünkü birinci amacımıza ulaşmıştık. Artık ikinci amacımıza geçmiştik, tam ona elimiz uzanırken, melekler önümüzü kesti ve
dur, daha fazla yaklaşamazsın, dedi. Buradan sonra ağlamaya başladık, ağlarken onlardan onu birazda olsa bizle gelmesini istedik, daha da sertleştiler, ve haddimizi aştığımızı, söylediler.
Artık meleklerin o göz kamaştıracak nitelikteki beyaz ve parlak vücutlarının engelleri yüzünde, melek yüzlümüzün göremiyorduk. Belki de meleklerinde kalbini kırmıştık. Fakat, hayat onu bizden alırken, bizimde kalbimizi kırmıştı. Artık gitme vaktiydi, kısa süreli olsa da onu görebilmişti; fakat onunla konuşamamış, dokunamamıştık. Ayrılırken melekler yeniden dans etmeye başlamıştı, biz kapıda çıktığımızda, yola başladığımızda yolun sonundaki ışığın meleklerin dansından kaynaklandığını anlamıştık. Üzgündük, tam amacımıza ulaşamamıştık; biliyorduk bir gün elbet temelli buluşacağız ve ona orada iyi bakılıyordu...
Seether- Fade Away
Veni vidi audi ;)
YanıtlaSilHahaha :)))
Sil