Zamanın bu kadar hızlı akması ne garip? Dün ne oldum diyorduk, bugün ne olacağım... Blogu açtığım ilk yıllarda her zaman söylediğim gibi ömrünün kısa süreceğini düşünüyordum. Fakat bu mazlum pesimist yaşam formuna sahip zihnin içsel denge kurduğu bu oluşuma karşı iyi niyeti durumu bugünlere getirdi. Alana ilk girdiğimde çok çekingen ve kabuğunda kalmayı başarmaya çalıştım. Aslında bakılırsa bugünlere gelmesi de bundan oldu.
İyi insanlar tanıdım, hep söylerim. Yanlış anladığım, yanlış anlaşıldığım anlar oldu. Yanlış yaptıklarım oldu, yanlışlandığım oldu ama bugüne geldi. Bu durum biraz da insanın geçirdiği olgunlaşma dönemi diyelim. İnsan yaşamadan anlamı bulamıyor. Bu blogdaki Ruhsuz Atmaca'da bunu deneyimlediği 11 senenin sonunda bunu diyebiliyor.
Eskisinden daha olgunum, bugünlerde belli zaruri zor bir dönem geçirmeme rağmen daha da olgunum. Halime şükrediyorum diyelim. Her senenin klonu olan bir yazı yazmak istemem ama bu senenin hatta bu yazın sonunda belki de hayat iddiam için bir sınav vereceğim (Hastalık değil bu! Yanlış anlaşılmasın!). Bir emeğin karşılığı bunun için de bu yazıyı okuyan kişilerden dua ya da şans dilemelerini istiyorum.
Şimdi ben bir senenin nasıl geçtiğini anlamdım. Ancak bir önceki seneden daha kötü bir blog deneyimim oldu diyebilirim. Burdaki öngörüm artık bu ortama gelmeyen çağın gerekliliklerine uygunluk görüyorum. Çünkü altyapı sadece taşınamaz cihazlarla akıyor. Ve çağ hızlı bir çağ uygun araçların ve arayüzlerin sunulması gerekiyor. Çünkü birçok mecra kendi gerçekliğinde iddiasını sunarak kullanıcıların konsolide ediyor. Gelin görün ki blogger ne yapıyor! Blogların birbirine bağlanabileceği paylaşım zemini gerekli, aynı Instagram belli kullanıcılara açtığı "kanal" özelliği gibi. Duyuyorsan blogger bunu bize sağla! Sağla ki kitleyi kontrol edelim. Bu beter durumdan ötürü bloggerlık her ne kadar günlük olsa da kitle tepkisi ister, karşılıklı etkileşimi önemser. Bu düzelmezse de durum vahameti kaçılmaz. Umarım şu söylediğim şey algoritmalar vasıtasıyla yetkili abilerimize ulaşır.
Şimdi yine tekrar odaklı gidiyoruz (Geçen seneki metinden):
blog buluşmalarından veya belli nedenlerle bir şekilde yollarımızın kesiştiği ve hatırlayabildiğim, bağlantılarına ulaşabildiğim kişilerin hesaplarını ekleyeyim varlıklarından haberdar olsun okuyanlar;
Myreal, Sui and So On, Ali Çalışkan, AFeDe, Evrenin Günlüğü, Gökhan Tekin, Beğendim Paylaştım,
Yeşim'le Her Telden, Mutlu Eller, Bi' Poşet Kitap, Hatice Hayal, Şafağın Dünyası, Oscar Favorite,
Blog Hocam, Hamiyet Akan, Çıplak Yazar, Gizem Aybey, Tahsin Sungur, Yelda Kitapçı, Serra Onur,
Konuyu kapamadan önce, her sene olduğu gibi bu sene de bırakma gibi düşüncem yok. Ancak hayatımın akışında meydana gelebilecek duruma göre karar vereceğim. Her ne kadar blogger olarak pesimist rüzgarlar estirsem de bunun bana maddi gerçel değeri olmadığı için zararı dokunuyor. Bunu yenme gibi hedefim var. Eğer blogum buna engel olduğu belirlenirse blogumun şiirlerini evrenin belli noktalarına dağıtarak Atmaca'yı bedenimden ayıracağım.
Herkese sevgiler, saygılar, sağlıklı zamanlar... Hedef 12. yaşı da buradan kutlamak dileğiyle...
Gelişmeleri, değişimleri kutlamak gerek. 11. yıl kutlaması, 10. yıldan daha kısa, daha öz. Ergenlik gibi. Nice yıllara güzelliklerle.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Ben kişisel ve blog yaşamım açısından olgunlaştığımı hissediyorum. Bu yüzden ilk yazılarımı ya da eski blog yazılarımı da hatası da olsa tutuyorum. Bakalım nereye kadar sürecek bu durum. Sevgilerle.
SilKendinize eleştirel bir gözle bakmanız ne güzel. Ergenlik gibi derken ben de giderek insanı olgunlaşmasına değinmek istemiştim.
SilYolunuz açık olsun.
Merak etmeyin ben de öyle anladım. İlk dönemlerim çok basitti şu an daha olgunum. Sağ olun. Herkes için öyle olsun.
Sil