Artık neyi sevmeliyim bilemiyorum, ne yapmalıyım, ne düşünmeliyim, zor çok zor çünkü sevgi karşılıklı bir şey bense hayatta yönelttiğim hiç bir sorunun cevabını tam alamayan bir viraneyim. Limanı olmayan, belki de olmayacak bir insanım. Bir otobüsün durakları durmadan sonsuzluğa doğru gittiği bir avare, serseri, bir sefilim...
Sevdim ama tek taraflı, sevmek nedir böyle öğrendim. Sövdüm ama tek taraflı, çünkü üstüne alınmaları gerekmiyordu. Gereken tek şey gerektiği kadar yaşam belirtisiydi. O da bende yok, o da benliğimde yok.
Neye karşı böyle sevmek kime karşı, nasıl olsa bir yerde film kopmayacak mı, kararmıyacak mı siyah perde? O zaman ne diye bu mücadele, ne diye bu sonu belli olan anlamsızlık için çaba...
Uğradığım her limanda benim gibi olmak zorunda, benim gibi hayatın anlamsızlığı ile boğuşan biri olmak zorunda. Uğradığım her liman, siyah olmak zorunda, tonlarından noksan bir resim gibi, insanın içini karartan kompozisyonlardan oluşmak zorunda....
Artık zevk almaya başladım anlamsızlıktan... |
Artık hayatın anlamsızlığını anlıyabiliyorum, artık hayatın anlamsızlığı için edebileceğim tanımlamaları biliyorum. O kuytu lanet zemininde diğerleri değil de benim seçilmiş olduğumu, bir oyunun parçası olduğumu biliyorum. Artık acıtmıyor gülümsemeniz, çünkü biliyorum ki bu lanet hayat sadece bir rüyadan ibaret, sizlerde sadece kötü hayaletlersiniz...
Max Payne Main Theme (Şiddetle Tavsiye)
İnsan her ne kadar kendine benzeyeni arasa da, aslında aradığı kendinden olmayan biri..
YanıtlaSilÇünkü bu hayatta teksin, eşini arıyorsun, kendini değil..
Aradığım arandığım olmayınca, arayan olmak zor oluyor, belki de Max Payne ve Ruhsuz Atmaca'nın ortak ve kötü sıkıntısı bu.
SilAlıntı gerçekten çok güzel
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
Sil