24.04.2013

Bir Mutsuzluk İncelemesi...

Bir mutsuzluğun incelemesi her zaman zordur bu hayatta. Mutluyken söylenebilecek çok söz varken mutsuzken söylenebilecek sadece iki üç kelime vardır. Ucu bucağı nereye gittiği bilinmeyen bu hayatta insan her zaman ve her şartta mutluluklar ve mutsuzluklar yaşar. Yaşadığı bu ömrün, yaşlılığına bırakacağı bir takım mirastır, bunlar. Fakat burada önemli olan bir insanın "mutsuzluk"larıdır. Her zaman gülebilse, her zaman mutlu olabilse yaşadığı bu hayatın pekte bir anlamı kalmaz aslında. Monotonluk baş gösterir işin sonunda.

Bir insanı boğan her zaman mutsuz olduğu zamanlardır. Çünkü düşünmesi gereken bir neden/sebep, çözmesi gereken bir sorun vardır. Ve bunu kısa bir sürede, eksiksiz bir şekilde yapmalıdır. Belki de insana insan olduğunu hatırlatan dönemler mutsuz olduğu dönemlerdir. Toz pembe olan hayatı, sürekli gülüşmelerle boğuşan günleri artık, somurtan ve üfleyen bir hal almıştır.

Fakat, insan yaşamalıdır ve yaşlanmalıdır. Sürekli gülen, mutlu olan insan bu hayatta yaşlanmaz. Derdi tasası olmayan insan yaşlanmaz bu hayatta. Bir insanın yaşlanabilmesi için gereken ilk madde, artık yaşlanması gerektiğini kendi kendine söylemesi gerektiğidir. Mutlu insan hiçbir zaman kendisine: "Bu kadar gençlik yeter, biraz da yaşlılığa bakalım" demez. Onun için her zaman durum : "Baba böyle iyiyiz"dir.

Kendisine yaşlanması gerektiğin söyleyen insan artık mutsuzluklarıyla uğraşabilir duruma gelmiştir. Yaşlanmıştır, ve vücut hatları artık geçmişin yaşantısının izleriyle doludur. Gözlerinin altında oluşan göz torbaları, yüz hatlarındaki belirgin çizgiler, dudaklarında oluşana anlamsız, boş gülümsemeler. Bu değişimleri kendinde görmesine rağmen geçmişinin ne kadar boş ve loş geçtiğini görür. İşin en dramatik tarafı da budur aslında.

İnsanı yaşlandıran bu sıkıntılar aslında geçmişte mutlu olma sebepleridir. Her mutluluk bir ertelemedir bu hayatta. Günün anlam ve önemine ters düşen sorunları iteleme, öteleme çalışmasıdır. "Ne kadar uzağa giderse o kadar iyi!" olayı. Zaman olduğu yerde durmaz, ne yaparsan yap, sürekli işleyen ve sürekli ilerleyen bir zaman çizelgesi vardır. İnsansan da bu zaman çizelgesi de sadece belli bir bölümü işgal eder. İnsanın isteği bu çizelgede tahsis edilen bölümün tamamına mutlulukları sığdırmaktır. Fakat gerçeğe döndüğümüzde ise bu imkansızdır. Bu çizelgeyi iki ye böldüğümüzde insanın ilk dönemlerini mutlu ikinci dönemlerini mutsuzluklarla dolu görürüz. Çünkü, insan hep itelemiş, hep ertelemiştir. Bunun sonucunda da mutlu olması gereken son dönemde hep mutsuz olmuştur. Yapılması gereken ya da işin normali, terazide insan mutluluk ve mutsuzluklar eşit değerde ya da buna yakın bir ölçekte ayarlayabilse, işte o zaman gerçek mutlu olabilir.


0 yorum:

Yorum Gönder

Yorum Kuralları
*Lütfen yalnızca yazı ile ilgili yorumlar yazın.
*Yazının konusu dışında iletmek veya sormak istediğiniz bir şey varsa İletişim Formunu kullanın.

Reklam