Niye öldürürsün, niye öldürtürsün, kimsin,sen? nesin sen? Nedir sana bu denli vahşi olma gücünü veren, sana bu vahşeti öğütleyen? Bu denli bir yaratık olmaya yol açan sana ne diye böyle bir şeyi öğütler, kimin neyine kimin çıkarına...
Galiba bu soruların cevaplarını iki üç hayatta yaşasak bulamayız, çünkü insanlar insafsızlıklarını bir kenara bırakmadıkları sürece bu sorunun cevaplarına ilişkin bir bir ipucu bulmamız gerekmiyor. Herhalde bu cevap içinde saklı kalmış bir takım gizemleri bu vahşiler tarafından kullanılan bir durum. Zor be insanoğlu, insan olmaya çalışmak, insan olmayı düşünmek.
İnsanoğlu kendi evrenini genişletmeye başladığı şu evrende bununla paralel olarak iştahını da arttırdı, artık bir insanın yaşaması için bir insanın ölmesi gerekiyor, bir insanın mutlu olması için diğer insanın mutlu olması gerekiyor. Yani ikili karşıtlıklar birini iyi yaparken diğerini birer ölü yapıyor. Aslında bu sorun Aydınlanma Döneminin de yapmak istediği "İnsan aklının bilinçli eylemi..." diye ortaya koyduğu tezle çelişiyor. Aydınlanma dönemi insana; aklını kullan, akıl seni gerçeğe ulaştıracak tek yegane ve yetkin uzuvdur, derdi.
İnsanın yaradılışı gereği diğer varlıklardan ayıran tek unsur aklıdır, ne bir çitadan hızlı koşar, ne bir kartaldan iyi görür, ne bir balık gibi yüzebilir; sadece ve sadece aklını kullanıp düşünebilir. Yani diğer varlıklardan faklı olarak gerçeğe ulaşma şekli aklıdır. Tek ve yegane unsuru aklıdır. Varlığı ve bütünlüğü aklıdır. Ne akılmış be!
Seni sen yapan insanlık... (Foto: Birdman filminden) |
Son Olarak;
Yazıda, Aydınlanma döneminden bir iki cümle kurdum; bu dönemin tanınan isimlerinden Jean Jacques Rousseau'nun, Yalnız Gezerin Düşleri Kitabından birkaç alıntı yapayım bari (Kitabı mutlaka okumaya çalışın!) :
"...bana kin güden kurumlar devamlı yenilenebilen rehberlerce yönlendirilmektedir. Kişiler ölse de, kurumlar ölmez ve bana karşı duyulan kin, bu kurumların yöneticileri değişse bile, hiç değişmiyor. "
...
"Doğruluk ve açıksözlülük insanlar için cinayet sanılıyor ve kendileri gibi sahtekar ve kalleş olmamaktan başka suçum olmadığından, çağdaşlarıma kötü ve merhametsiz görünüyorum."
...
"Doğduğumuzda girdiğimiz savaş meydanından, ölünce çıkarız."
...
"Sabır, ılımlılık, tevekkül, dürüstlük, tarafsız, adalet, insanların beraberlerinde götürebileceği ve ölümün bile değerini düşürmesinden korkmadan, durmadan zenginleştirebileceği bir servettir."
...
"Felsefe kitabında yalan söylemenin, açıklanması gereken gerçeğin saklanması olduğunu okumuştum. Bu tanıma göre, açıklanması zorunlu olmayan gerçeği söylememek, yalan söylemek sayılmaz, ama benzer bir durumda gerçeği saklamaktan memnun olmayan biri, tam tersini söylerse, yalan söylemiş olur mu, olmaz mı?"
...
"... gerçeğin tersini söyleyerek aldatan kişi, gerçeği söylemeyerek aldatandan daha suçlu değildir; çünkü yararsız gerçekler konusunda yanlış yapmak, hiç bilmemekten daha kötü değildir."
...
"... gerçeği masallarla süslemek, onu çarpıtmaktır."
...
"Kendi dışımızda hiçbir şeyden değil, sadece kendimizden ve kendi varlığımızdan zevk alınır ve bu durum sürdükçe, tıpkı Tanrı gibi, insan kendi kendine yeterli olur."İnsan kendini bilmediği sürece kendine bir şeyler söylemediği, kendi kendini eğitmediği sürece hep bir takım yalanlarda rolü olacaktır. Kim olduğunu hatırlamıyorum, hatırlayan olursa bana hatırlatsın ama yazıyı güzel bir sözle bitirelim: "En büyük kötümserlik, aldatıcı iyimserliktir...."
Sevgiyle Kalın...
İyi, güzel, doğru kavramları insanın derinleşen yarası. Sakat kalışımız bu yüzden. Olduğumuz yerde debelenip daha çok dibe batıyoruz. Belki de dünyaya bu yüzden geldik, daha çok dibe batmak için. Çıkış biletini delik cebimize koyduğumuz günden beri ise öz kaybı yaşıyoruz. Ne büyük tragedya..
YanıtlaSilSon sözde Karl Marx tadı olabilir. Çok da emin olmasam da.
Kalemine kuvvet :)
Belki de ilerleyen zamanlarda doktorlar insanların reçetelerine günde tok karnına üç vakit iyilik yazacaklar kim bilir? :)) Öyle büyük tragedya ki sonu na-mümkün (bu kelimeyi hiç kullancağımı sanmıyordum:) )
SilAdorno olduğunu düşünüyordum ama değildir, deftere not almışım, Marx olma ihtimali de var. En sonda ben söyledim diyecem :) Teşekkür ederim değerli yorumun için. :)
her zaman söylüyorum. İnsanlığın en büyük düşmanı insanlar...
YanıtlaSilÇok çok haklısınız...
SilKaleminize sağlık, aslında pozitivizmle birlikte bır nevı duygular inançlar arka plana atılırken akil yoluyla mutluluk Peşine düşünce bizim mutluluk arayışımızda baskasının zarar görmesi bir nevi meşrulaştı... Dünya'nın düzeni bu insan ınsanın kurdurur deriz ya... :(
YanıtlaSilBu arada neden sizi hala takibe almamısım dalgınlığıma gelmiş heralde takıpteyım ins.. Iyi yazmalar
Çok doğru bir yorum yaptınız, mutlu olayım derken mutsuz olma işte tamda bu dönemim felsefesi, bunu paylaşımlarımızdan da görebiliyoruz, hep "o" cu "bu" cu mantığıyla.
SilProblem değildir, teşekkür ederim. :)