Hep düşünürsün ben bu hayatın neresindeyim? Hep konuşursun kendinle bu hayatın parçası mıyım? Hep söylersin kendine lanet olası hayat? Hep istersin diğerleri gibi olmayı,onlar gibi yazmayı,düşünmeyi, konuşmayı, aşık olmayı belki de ölmeyi.İnsan ömrünün belli bir bölümünü (bana göre %10-%15 lik) bu tarz düşünceler oluşturuyor. Çelişkilere dayalı umutsuz soru kalıpları. Mutlu olduğunda bu sorularla karşılaşmıyor ama ömrünün sonbaharını yaşadığı dönemlerde hep bu ve bunun gibi soruları kendine soruyor. Belki tek amacı var bunda "kendini hiç etmek" ya da "yok saymak". Aynaya baktığında gördüğü et parçasını 8 milyarlık nüfus içinde görmüyor. Bunu da "bunalım"la, "depresyon"la açıklıyor saygı değer okumuş abiler,ablalar,amcalar...
Peki neden bu hayat sadece bana kötü? İşte bu soruyu soramıyor kendine. Ben ne yaptım da böyle oldu? diyor kendi kendine. Bilmiyor bu dünyada herkes belli bir amaç doğrultusunda yaratıldığını. Belki biliyor ama kabullenemiyor. Çünkü diğerlerinde daha iyisi var, diğerleri her zaman güzelleri/yakışıklıları alıyor. Sitemini hep kendi üzerinde var olduğu hayata yönlendiriyor. Sorgulayabildiği kadar derinlere inmek istiyor fakat belli bir yerden sonra su bulanıyor.
Hayatın belli bölümünde sorular aklımıza takılır. Bu genelde yaşlılık dönemi gibi düşünülür ama çocukluk, gençlik döneminde de sorularla karşılaşabilir. Kısacası insan dünyayı anlamaya başladığı anda sorular çıkar karşısına diyebiliriz. Bunlar gayet normal ve olması gereken durumlardır. Sorgulamak insan için istemsiz bir refleks hareketidir. İnsan aklının düşünmediği bir saniye bile yoktur. Düşündüğünde de çoğu kez sorgular. "Nedenler" onun için alışkanlık haline gelmiş bir soru kalıbıdır. Hiç bir zaman kendisinin bu dünyaya bir görev için geldiğine inandırmaz kendine. İnanmadığı şey onun karşısına her zaman çıkar. O sürekli kaçamak sorularla görmezden gelir. Sorunun temel nedeni de kaçmaktır. Hani derler ya:"Sordun. Cevabını dinle!" Hep sorar ve dinlememek için hep kaçar. Cevap bir şekilde karşına çıkar. Kendisini hayattan dışlamak zorunda hissettiği için bunu yapar.
Burada bir de kendi manevi dünyasını tam anlayamamasından kaynaklanan bir sorun da vardır. Diğer yazılarımda empati yapılması ilgili yazılar yazmıştır. Oradaki empati kişinin karşısındakinin yerine kendisini koymasıyla ilgiliydi. Yani karşısındakini kendi gözüyle irdeleme.
Aslında burada da bir empati sorunu var. Fakat bu empati, kendisini kendisi yerine koyma sorunu. Cümle olarak biraz saçma oldu ama kişinin kendisini kendi gözüyle görmesi lazım. Yani kendisini irdelemeli ya da dinlemeli. Hep karşısındakilere bakarak kendi benliğine bu benim bedenimde,ruhumda neden yok dediği için baştaki soruları kendisine sıkça sorar. Bu da onu çözüme değil de yaşayacağı kısacık ömürde boş yere kurulmuş bir kuruntudan öteye gitmez.
Oyun Kanalıma Abone Olabilirsiniz!
Youtube Kanalına Abone Olun!
Atmacagiller
Ruhsuz Atmaca 12. Yılında
Ruhsuz Atmaca 12 Yaşında
Yaş almış blogger olarak; emeklilik de bloggerlığa takılanlar olarak bir dernek kurma amacım zamanla oluşmaya başladı. Her ne kadar burayı ...
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorum Kuralları
*Lütfen yalnızca yazı ile ilgili yorumlar yazın.
*Yazının konusu dışında iletmek veya sormak istediğiniz bir şey varsa İletişim Formunu kullanın.